Ğadir Humm gününün, olayının önemi nedir?
Peygamber efendimiz Hz. muhammed’in Ğadir Humm gününde verdiği bildirinin özünde bilgi, öğretim, eğitim, liyakat ve geleceğin düzenlenmesi vardır.
Belirli dönemlerin her peygamberi, ümmetine bir Ğadir Humm bildirisi gerçekleştirmiştir.
Yüce Allah, insanların eğitimini ve öğretisini sağlamak amacıyla elçilerini, peygamberleri göndermiştir.
Bütün peygamberler liyakat sahibiydiler, bunun doğruluğunu yüce Allah şöyle bildirmiştir:
“Allah, birbirinden gelme nesiller olarak Âdem’i, Nûh’u, İbrâhim ailesini ve İmrân ailesini seçip âlemlere (bütün yaratılmışlara) üstün kıldı. Allah hakkıyla işitmekte ve bilmektedir.” (Âl-i İmrân: 33-34)
Bu ayetlerde Âl-i İmrân’ın ve Âl-i İbrahim’in ayrı sayılmasının sebebi, peygamberlik soyunun Hz. ibrahim’in soyundan, Hz. İshak’tan gelen tarafının Hz. İsa’da son bulması ve Hz. İsmail’den devam eden soyunun ise Ehl-i Beytin on iki imamlarıyla devam etmesine dayalıdır.
Her peygamber kendisinden sonra ümmeti yönetecek öğretmeni Allah’ın emriyle seçmiştir. Her peygamberin bir vasisi vardır. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmuştur:
Allah meleklerden ve insanlardan elçiler seçer. Doğrusu Allah işitir ve görür. (Hac: 75)
Hz. Âdem, kendisinden sonra evladının önderliğini, eğitmenliğini üstlenecek kişiyi, Allah’ın emriyle seçmişti. Hz. âdem’in önderlik için seçtiği kişi oğlu Hz. Hâbil’dir. Hz. Hâbil’in önderliğine kardeşi Kâbil rıza göstermemişti. Kâbil’in bu itirazı tamamen kıskançlığa ve azgınlığa dayalıydı.
İnsanlık tarihi boyunca, insanların çoğunluğu, Allah’ın seçtiği peygamberlere rıza göstermediler. İnsanların bu itirazının en önemli sebebi; “azgınlık ve kıskançlıktır”
İnsanlara doğru yol ve kılavuzlari belirtildikten sonra insanlar ihtilafa düştüler, yüce Allah bu konuda şöyle buyurdu:
İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki azgınlıktan/kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler… (Bakara suresi: 213)
Allah nezdinde hak din İslâm’dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki azgınlık/kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler… (Âl-i İmran: 19)
Onlar, kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki azgınlık/kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler… (Şura: 14)
Din konusunda onlara açık deliller verdik. Ama onlar kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki azgınlık/çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler… (Câsiye: 17)
Önceki ümmetler kendi aralarında ihtilaflara düştükleri gibi, bu son ümmet te kendi içinde ayrılığa düştü. Bu hususla ilgili peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a.s.) şöyle buyurdu:
“Sizden önceki toplumların yolu ve gidişatı gibi sizler de onları, kulaç kulaç (iki kol arasındaki mesafe), adım adım, karış karış takip edeceksiniz. Onlar ne yaptıysa sizler de aynısını yapacaksınız. Sizden önceki toplumlar şayet bir kertenkele inine inmişlerse, siz de aynısını yapacaksınız!” peygamber efendimizi dinleyen etrafındaki ashap dediler ki: “Ey Allah’ın elçisi! Bizden önceki toplumlardan, Yahudi ve Hristiyanları mı kastediyorsun?” Hz. Muhammed buyurdu ki: “Başka kimi kastedeceğim!”
Yüce Allah, peygamber Hz. Muhammed’in ümmeti ve önceki ümmetlerin durumu hakkında bildirdiğine destek olarak bu son ümmete açık bir mesajı vermiştir:
Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır. (Âl-i İmrân: 105)
Ğadir Humm
Toplumun iyileştirilmesi için eğitim, öğretim şarttır.
Arap toplumu binlerce yıl boyunca yaşadığı kültürünü birkaç yıl içinde bırakması veya değiştirmesi mümkün değildir. Bu değişimi sağlayabilmek için, onlarca, yüzlerce yıl sürecek bir eğitim ve öğretim şarttır.
Bunun başarılması için peygamber Hz. Muhammed (sa) ilkokulu başlatmıştı. Ümmetin ilkokuldan sonraki okul yönetimine Ehl-i Beytin on iki imamları gelmesi öngörülmüştü!
Eğitim ve öğretimde liyakat şarttır; Hz. Muhammed’in başlattığı okulun aynı kalitede devam ettirilmesi önemlidir. Bu konuda en uygunu ve en layık olanı Ehl-i Beyttir. Nitekim yüce Allah, Ehl-i Beyt efendilerimizi Ahzab suresi 33. Ayetinde, her türlü olumsuzluktan, günahtan, kötülükten, hatadan masum kılmıştır.
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a.s.) etrafındaki insanların şüphe ve hataya düşmemeleri için veda haccı için çağrıda bulunur. Böylece kendisinden sonra ümmetine Allah’ın emri üzerine bir önder seçeceğini ve tanıtacağını içinde saklar.
Medine’deki ve etraftaki bütün Müslümanlar veda haccına davet edildi. Bir kısmı Medine’den, bir kısmı yol üzerinden ve bir kısmı da Mekke’de peygamber Hz. Muhammed’in veda haccı kafilesine katıldı.
Peygamber Hz. Muhammed (Allah’ın duası ve selamı ona ve tertemiz Ehl-i Beytine olsun), Mekke’de etrafında toplanmış olan on binlerce Müslümana şöyle buyurdu:
“Ben bilginin şehriyim ve Ali de onun kapısıdır, bilgi isteyen onun kapısına gelsin!”
Peygamber Hz. Muhammed (s.a.a.s.) Mekke’deyken Müslümanların toplumsal yaşam içindeki hakları ve sorumlukları bildirdi. Kendisinden sonra birbirini öldürmemelerini tembih etmişti.
Hac ile ilgili bilgilendirmeyi orada hazır olan Müslümanlara bildiren Hz. Muhammed, daha sonra Mekke’den ayrılarak Medine’ye doğru yola çıktı. Medine yolu üzerinde Cuhfe bölgesindeki Ğadir Humm adındaki yere varmışlardı. Ğadir Humm, yağmur sularından birikmiş gölcüğün adıdır; Humm gölü. Oraya varıldığında yüce Allah şu ayeti vahiy olarak indirdi:
“Ey elçi! Allah tarafından sana indirileni bildir. Eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez.” (Maide suresi: 67)
Hz. Muhammed’in (s.a.a.s) Ğadir Humm hutbesi
Peygamber Hz. Muhammed, hutbesinin ilk bölümünde “yakın bir tarihte ümmetinden ayrılacağı” mesajını vermişti. Orada hazır olan on binlerce Müslüman, peygamber Hz. Muhammed’in yakın bir tarihte vefat edeceğini öğrenmişti. Daha sonra peygamber Hz. Muhammed şöyle devam buyurdu:
“Aranızda değeri biçilmez iki emanet bırakıyorum Kuran’ı ve soyum Ehl-i Beytimi. Ehl-i Beytime yönelik nasıl davranacağınıza dikkat edin, şimdiden bu konuda Allah’ın azabını hatırlatıyorum!”
“Ey insanlar! Ben sizin nefsinizden daha evla değil miyim?”
Hazır olan ve onu dinleyen on binlerce Müslüman hep bir ağızdan şöyle dediler:
“Ey Allah’ın elçisi! Evet, senin nefsin bizim nefsimizden evladır.”
Bunun üzerine peygamber Hz. Muhammed (s.a.a.s.) şöyle devam buyurdu:
“Ben kimin Mevla’sı isem bu Ali de onun Mevla’sıdır. Ey Allah’ım! Her kim Ali’yi Mevla olarak kabul ederse sen ona yardımcı ol ve her kim onu inkâr ederse sen ona düşman ol! Ey Allah’ım! Hakkı her zaman ve her yerde Ali ile beraber kıl!”
Bunun üzerine Allah tarafından vahiy (ayet) indi: “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet’i beğendim…” (Maide suresi: 3)
Orada hazır olan Müslümanların hepsi tek tek Hz. Ali’ye biat ettiler ve ilk biat edenlerin arasında Hattab’ın oğlu Ömer vardı. Biati yapan Hattab’ın oğlu Ömer şöyle dedi:
“Sana kutlu olsun ey Ebu Tâlib’in oğlu Ali! Bugün benim ve tüm Müslümanların Mevla’sı oldun.”