ALEVİ PORTAL

MUHAMMEDİ İSLAM’I İMAM ALİ EFENDİMİZİN BUYRUĞUNDAN OKUYALIM

Pir Ahmet DİKME

1937 de Tunceli’nin Pülümür İlçesine bağlı Kırmızıköprü beldesinin Çatalyaka köyünde doğdu.

İslam Dünyası tarihinin en zor süreçlerinden birini yaşıyor, zira binasını hırsızlık, gasp, zulüm, katliam gibi ahlak dışı temel üzerine kuranlar, yaptıkları ahlaksızlığa İslam Dinini örtü yapıp, bu evrensel inanç biçimini, dünya halkları gözünde öcüye dönüştürmekteler. Onun için İmam Ali Efendimizin; yakın dostu Malik’ül Eşter’i; Şam Vilayetine vali olarak gönderdiğinde kendisine verdiği talimatname ki; Muhammedi İslam’ın özünü ifade eder.

Abdulbaki Gölpınarlı’nın Nehc’ül Belaga adlı eserinden aldığım bu talimatnameyi olduğu gibi aşağıya alıyorum.

1-Ya Malik, Allah’tan çekin, ona kullukta bulunmayı seç, kitabında farzlara, sünnetlere dair
emredilenleri yerine getir. Hiçbir kişi yoktur ki Allah’ın emrettikleri şeylere uyduğu halde mutlu
olmasın. Onlara uymayan da yoktur ki; asi olup, kötülüğe düşmesin.

2-Ya Malik, Yüce Allah, kulun kula; kalbiyle, eliyle, diliyle yardım etmesini buyurur. Sonra şunu bil ki, Ey Malik! Seni öyle bir yere yollamaktayım ki: Senden önce orada adaletle hüküm süren, zulümle hüküm yürüten, nice devletler gelip geçmiştir. Sen kendinden önceki buyruk sahiplerinin yaptıklarını nasıl görüyor seyrediyor isen, halkta senin yaptığın işleri öyle görecektir. Sen onlar hakkında ne diyorsan, halkta senin hakkında öyle sözler söyleyecektir. Bütün bunları göz önünde bulundur ve kendine temiz işi prensip edin, en fazla sevdiğin azığın bu olsun.

3-Ya Malik; heva ve hevesine hâkim ol, sana helal olmayanı yapma. Nefsini bunlara meylettirme.
4-Ya Malik, halka merhametle muamele etmeyi âdet edin. Onları sevmeyi onlara lütfetmeyi huy edin.
Onlara karşı yiyeceklerini, içeceklerini, ganimet bilen yırtıcı bir canavar kesilme.

5-Ya Malik halk iki sınıf, biri; dinde kardeşin, öbürü ise yaradılışta sana eş. Onlar sürçebilir, kusur eder, bilerek, yanılarak ellerinden bazı şeyler çıkabilir. Senin yaptıklarını Allah’ın bağışlamasını nasıl seviyor istiyorsan, sen de onları bağışla ve kusurlarından geç. Çünkü senin mevkiin onlardan üstün, seni bu işe memur edenin mevkii senin mevkiinden üstün, Allah ise, seni vali tayin edenden üstündür. Onların işlerini senin emrine verip, seni sınamak için göndermiş, sakın Allah’la savaşma! Zira onun azabından kurtulmana çare yoktur.

6-Ya Malik, halkın kusurunu bağışlayınca nedamete düşme, ceza verince de sevinme, seni yoldan çıkaracak öfkeye kapılıp ceza vermekte tez davranma. Ben onlara buyruk verenim, onlar emrime uymak zorunda demeye kalkışma! Zira bu gönlüne kibir verir, dinini gevşetir, nimetini bozar. Gönlüne böyle bir düşünce geldi mi, gücünün, kuvvetinin üstünde Allah’ın gücünü, kuvvetini düşün, onun kudretine karşı aczini gör ki; başkaldıran serkeşlik eden nefsin yatışsın. Sakın Allah’ın azametiyle boy ölçüşmeye, onun kudretine, kendi gücünü benzetmeye kalkışma! Çünkü Allah her zorbayı hor, hakir eder. Her baş çekeni, ululananı alçaltır.

7-Ya Malik, insanın ayıbını görüp, başkasına açanlar, sana en uzak kişiler olsun, onları kendine yaklaştırma. Zira insanda ayıp olabilir, vali ise, bu ayıbı örtmeye en fazla hakkı olan kişidir. Halkın bilinmeyen ayıplarını açmaya, öğrenmeye kalkışma sakın! Bildikleriniyse; iyiliğe, temizliğe yormaya çalış. Senin bilmediklerin hakkında ise Allah hükmeder. Elinden geldiğince ayıbı ört! Sen ayıpları örtmeyi sevdikçe, bu huyla huylandıkça, Allah da senin ayıplarını örter ve seni bağışlar.

8-Ya Malik, halka karşı beslediğin kini bırak, her suça ceza vermeye kalkışma! Sence doğru olmayan şeyleri duymazdan gel! İnsanların kötülüğünü söyleyenlerin sözlerini hemen gerçek bulma! Zira halkın kötülüğünü söyleyen öğütçüye benzese de, O; aslında garez sahibidir.

9-Ya Malik, kendi yakınlarına, yanında bulunanlara arazi verme! Böyle yaptın mı, onlar başkalarının yerini, tarlasını elde etme tamahına alışır, fazla arazi işgal ederler. Bu iş, hem arazisi işkâl edilenlere, hem aynı ırmaktan su alanlara zarar verecektir. O işgale sen sebep olduğun için, faydası başkalarına, vebaliyse; hem bu dünyada, hem öbür dünyada senin olacaktır.

10-Ya Malik, Savaş sonrası, düşmanını mağlup eder, O’na aman verirsen, sakın verdiğin âmândan dönme ahdini bozup, düşmanını aldatma! Bu; Allah’a karşı çok kötü, çok ziyankâr bir iş olur. Allah ahdini, âmânını kulları arasında rahmet olarak yaymış, onlar; onunla esenliğe kavuşurlar. Onu bozmak, ona hıyanet etmek, ona hile katmak olmaz. Allah adına verdiğin ahtı bozarsan, haksız yere ondan dönersen, Allah’ın gazabı gelir sana çatar ki, ne ahrette, ne de dünyada berhudar olamazsın.

11-Ya Malik, haksız yere kan dökmekten sakın! Çünkü hiçbir suç yoktur ki, haksız yere kan dökmekle kıyaslanabilsin. Haksız yere kan döken kişinin hesabını; kıyamet günü Allah görecektir.

12-Ya Malik, kendini beğenmekten, seni ululuğa sevk eden şeylere uyup güvenmekten ve övülmeyi istemekten sakın! Zira bunlar çok kötü, ihsan sahibinin ihsanını yok etmek, ecrini mahvetmek için şeytanın gözettiği fırsata yol açan şeylerdir; der.

13-Ya Malik, (nekes) el sıkı-cimri kişi ile dost olma! Seni üstünlükten alıkor, ihsandan men eder, yoksulluğu gösterir sana, seni yoksulluğa sevk eder. Korkak kişiye danışma! İşlerinden zaafa düşürür, yapacağın şeyden seni alıkor. (Haris) her şeyin kendisinin olmasını isteyen, aç gözlü ve hırslı kişiyile de danışma! Zulüm ile mal yığmayı sana güzel gösterir. Ya Malik, nekeslik, harislik ve korkaklık, ayrı şeyler, ama hepsi bir araya geldi mi, seni hem Allah’a, hem halka karşı asi yaparlar, onun için bunlardan sakın.

14-Ya Malik, acı bile olsa, sana gerçeği söyleyen Allah’ın dostlarında bulunmasını ve hoş görmediğin
şeylerde bile, ceza vermene müsaade etmeyen kişilerden danışman seç! Onların sözü seni gerçeğe
götürür, haksızlık yapmaktan seni alıkor. Takva ehliyle, gerçek kişilerle dost ol, onların seni fazla
övmelerine, yapmadığın işleri yapmış gibi gösterip, övünmene sebep olmalarına müsaade etme! Zira
fazla övülme, insanı kibre götürür, faziletten düşürür.

15-Ya Malik, iyilik edenle, kötülükte bulunanı, katında aynı görme sakın! Zira onları bir görmen, iyilik
edeni iyilikten vazgeçtirir, kötülükte bulunanı kötülüğe alıştırır. O halde bunlara layıkıyla muamele et
ki, hükmün adaletli olsun.

16-Ya Malik, şunu bil ki, valinin halka lütufta-ihsanda bulunması, işlerini kolaylaştırması, halkın
emniyetini sağlaması kadar hayırlı bir şey olamaz! Eğer insanlara lütfeder, adaletle muamelede
bulunur, işlerini kolaylaştırırsan, daha önce yüreklerinde uyanmış bir kin-nefret duygusu var ise yok
olur, onun yerini emniyet ve sevgi alır. Bu davranışın senin hakkında güzel bir zan yaratırsa, bu güzel
zan senin ağır yükünü hafifletir. Şunu bil ki: Ya Malik, senin hakkında iyi fikre sahip olan, senin
idarenden memnun olandır. Senin hakkında kötü fikir taşıyan ise senin idarenden memnun olmayandır.
17-Ya Malik, halkın güttüğü yolu yordamı alışıp yaptığı, onunla uzlaşıp, işlerini düzene soktuğu şeyler
var ise, sakın onları eksiltme! Onların ecre, sevaba nail oldukları eski yolu-yordamı var ise, onlara da
zarar verme! Onlara yeni âdetler, yeni yollar icat ederek dayatmaya kalkma! Böyle yaparsan, onlardan
eksilttiklerinin vebali sana yazılır.

18-Ya Malik, idaren altındaki şehirlerin düzene girmesi, halkın huzura kavuşması için daima
bilginlerle görüş, o hususta iyi düşüncesi olanlara danış.

19-Ya Malik, hâkimlerin geçimini fazlasıyla temin et ki; ihtiyaçlarından dolayı ahlaksızlığa bulaşıp
haksız karar vermesinler. Hâkimlerin; senin yakınların tarafından hor görülmemesi, hileye
zorlanmaması için, katında onlara yüksek mevki sağla! Bilhassa buna dikkat et! Zira bu din kötü
kişilerin eline tutsak düştüğü, onunla heva ve hevese uyulduğu, dünyalık dilendiği için yıprandı.
20-Ya Malik, vergi ve zekât memurlarına çok dikkat et! Onları sınadıktan sonra tayin et! Şahsi bir
meyille rastgele tayin etme! O zaman emrine uymaz, emanete hıyanet ederler. Onları teftiş etmek için
gerçekçi-vefalı gözcüler gönder ki, onlar yanlış yapan memurların hallerini doğru tespit edip sana
bildirsinler, sende o doğrultuda hareket edip hata yapmayasın. Çünkü onların haberleri olmadan, senin
onlar hakkında bilgi sahibi olman onların emin surette iş görmesini sağlar. Onlardan zalimlere yardım
eden varsa onlardan da uzak dur! Biri vazifesine hıyanet eder, bütün gözcüler, onun aleyhinde aynı
haberi verirse, bu kanıt olarak sana yeter. O zaman ona gereken cezayı verebilir, yaptığına karşı o’nu
suçlu sayar hak ettiği aşağılık zincirini boynuna takabilirsin. Ancak şunu bil ki Ya Malik, vergi
toplamadan ziyade, memleketin kalkınmasına dikkat etmelisin, zira memleket kalkındıkça vergi
toplanır. Memleket kalkınıp, mamur bir hale gelmemiş ise, vergi toplayan; şehri yıkar, halkı perişan
eder, öyle bir buyruk sahibinin işi, idaresi pek az bir müddet sürer.

21-Ya Malik, vergi veren, verginin ağırlığından şikâyet ederse, insanların vergi vereceği şeylere bir
afet gelmişse, içecek, sulatacak suyu kesilmiş, bentler yıkılıp arazisini su basmış ise, toprak kayması
sonucu mahsul mahvolmuş ise, halleri düzelene kadar vergi almaman veya azaltman gerekir. Sakın
sağladığın bu kolaylık sana güç gelmesin! Bu kolaylıkla halk refaha kavuşursa onları esirgeyişin,
adaletle muamele edişin ve yumuşak davranışın, onların gönlüne senin sevgini yerleştirir. Öyle bir hal
olur, öyle bir an gelir ki, senin onlara başvurman gerekecek, o zamanda onlar senin dileğini
memnuniyetle kabul eder, isteğini yerine getirirler. Çünkü senin desteğinle, ülkede oluşan mamurluk,
onlara yükleyeceğin yükü çekme gücünü vermiştir.

22-Ya Malik, şunu bil ki: Bir yer harap olmuş, oradaki halk yoksul düşmüşse, bunun nedeni valinin
kendisine mal yığması ve valilikte uzun süre kalacağına emin olmaması, ibret alınacak şeyden az ibret
almasındandır.

23-Ya Malik, bir de tacirleri, sanatkârları sana tavsiye ederim, onlara karşı hayırlı ol! Onların bir kısmı
oturdukları yerlerde ticaretle meşgul olur, bir kısmı ise bir yerden başka bir yere mal götürür getirir.
Bir başka kısmı, halkın muhtaç olduklarını el emeğiyle hazırlar. Onlara hayırla muamelede bulun, zira
onlar faydalı kişilerdir. Gereken şeyleri uzun yollar aşarak, beller geçerek alır getirirler. Oysa halkın o
şeylerin bulunduğu yerlere gitmesine ne imkân var, ne de güçleri yeter. Sanat ve ticaret erbabı kişiler
düzene bağlı insanlar oldukları için, onların isyanından korkulmaz, zira onlar barış adamları;
gailelerinden ürkülmez. Bulunduğun yerde onların işlerini gör-gözet, uzak-yakın şehirlerde hallerini
izle, dikkat et ki, bir zulme uğramasınlar. Bununla beraber, onların çoğunda aşırı hırs, kötü nekeslik ve
bencillik vardır. Çoğu zaman faydalı şeyleri gizler, saklar, azalınca değerinden fazlasına satarlar. Bu
hem halkın zararına sebep olur, hem bu işe göz yuman valiye büyük ayıp ve noksanlık getirir. Onun
için alış-veriş güzel surette, adalet terazisine uygun olarak ve bir narh konularak yapılsın ki, satan da,
alan da zarar görmesin. Sen ihtikârı yasakladıktan, suça bir ceza uygulanacağını açıkladıktan sonra,
gene yapan olursa, onu cezalandır, fakat cezada fazla ileri gitme.

24-Ya Malik, Allah için muhtaç tabakayı gör-gözet, çünkü onlar başvuracak bir düzen bulamayan
yoksul-muhtaç, darlıkla bunalmış, dertlere karmış, kazançtan mahrum kalmış kişilerdir. Bu sınıf içinde
dilenenler olduğu gibi, bir şey umup bekleyenler, fakat kimseden bir şey istemeyenlerde vardır.
Onların haklarına dair, Allah’ın sana emrettiği şeyi, Allah için olsun koru! Onlara memur olduğun
beytülmalden, devlete ait arazinin gelirinden ve ekininden bir pay ver! Bulunduğun şehirde, o şehre
yakın olanlarıyla uzakta olanları aynı hükme tabidir. Onların her biri hakkına riayet etmeni ister.
Nimetler içinde olman, önemli işlere dalman, onları sana unutturmasın! Yüzünü onlardan çevirme!
Hor görülen, aşağılanan, gelip halini sana anlatamayanları sen bul, gidemeyeceğin yere, onları
bulmak, hallerini öğrenmek için, Allah’tan hayâ eden, onlara karşı ululanmayan kişileri gönder ki,
halleri sana doğru bildirsinler. Hallerini öğrendikten sonra onlara öylesine muamelede bulun ki:
Allah’a ulaştığın gün, özür dilemek durumunda kalmayasın. Çünkü onlar daha fazla insafa layık olan
kimselerdir. Hülasa bütün sınıfların haklarını vermeye gayret et, bilmeyerek haklarına riayet
edemediklerin içinse, Allah’tan seni bağışlamasını dile.

25-Ya Malik, yetimler, yaşlılar ve kimseye başvurup bir şey dileyemeyenler varsa, onları gör, gözet!
Zamanının bir kısmını onlara ayır, onların hepsini huzuruna al görüş! Onlarla görüşürken, Allah’a
karşı gönül enginliği takın! Asker, yardımcın, koruyucu ve zaptiyen, onları korkutup, yanına
gelmelerine mani olmasın! Seninle yüz yüze korkmadan, çekinmeden, konuşsunlar. Ya Malik, şunu bil
ki, zayıfın korkup çekindiği, söylemek istediği şeylerin engellendiği, kuvvetliden hakkını alamadığı
bir toplum ne temizliğe, ne de kutluluğa erer.

26-Ya Malik, halkın ihtiyacı sana hangi gün arz edilirse, o gün gör! O günün işini başka güne bırakma!
Çünkü her gün yapılacak bir iş vardır.

27-Ya Malik, zamanının en üstününü, en faziletlisini, seninle Allah’ın arasındaki kulluğa ayırdığın
zamandır, ama bil ki, halka sarf ettiğin vakitlerde niyet temiz ise halk o yüzden esenliğe erişmiş ise
Allah’a ait olur ve ona kulluk sayılır.

Sosyal Medyada Paylaş
YAZARIN SON YAZILARI
QALEKA XIZIRİ - 1 Şubat 2021
BÖLGEMİZDE HIZIR ORUCU - 1 Şubat 2021
At ile İt İzi - 13 Haziran 2020
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ