“Hüseyin Gazi Tiyatrosu”
Yanıtı zor olan müşküller.
Erdoğan’ın “Cümbüşevi” diyerek tükürdükten sonra, tükürüğünü bir anlamda silerek ziyaret etmek zorunda kaldığı cemevi ziyaretinden söz ediyorum.
Demek ki Tarzan siyaseten “zor durumda…”
İyi…
Beter olsun…
Siyasal izahı bu denli basit ama zor olan, “Alevi” kimliği altında, Aleviliğin temellerini tekmeleyen “dede-başkan” kılıklı palyaçoların tutumu… Bu tutum konuşmaya epeyce muhtaç ve tam bir ibret vesikası. Kimse bizi aptal yerine koymasın, “Hüseyin Gazi Tiyatrosu” öncesinde maneviyatımızın pazarlandığı kesin. Ancak bu senaryonun aktörleri olan Ali Arif Özzeybek, Mehmet Demirtaş, Dursun Gümüşoğlu ve Mehmet Ali Ayyıldız isimli şahısların hangisinin hangi rolü oynadığını ve kimin ne elde ettiğini bilmiyoruz. Dolayısıyla ancak akıl yürütebiliriz.
Hiç kimse hele de manevi dünyasına Alevi kokusu sinen birisi bunca kirli rolü oynamaz. Yol’un ulularının can vererek biriktirdiği maneviyatımızı pazara çekmez! Ülkenin cumhurbaşkanı herhangi bir yeri elbette ziyaret edebilir, eyvallah… Ancak o yeri ziyaret edilebilir kılan değerlerimiz, kaldırılıyor, kötü-iğrenç birer sembolmüş gibi aşağılanıyor ve “dede, önder” denilen adamlar bu saldırıya sessiz kalıyorsa, bu tutumun sorgulanmasından kurtulamazlar.
“Hayır, sembollerin kaldırıldığını bilmiyorduk” mu diyorsunuz…
Siz hiç İmam Ali, İmam Hüseyin, Hace Bektaş, Pir Sultan Abdal resmi olmayan, Arapça sembollerle bezenmiş cemevi gördünüz mü?
Hayır…
Öyleyse ne?
“Geleceksiniz yoksa …..” diyerek sizi tehdit ettilerse, (Ki, Abdullah Gül’ün bahçesine helikopterle inen bir anlayış, iktidar uğruna her şeyi göze alır) bunu anlamaya çalışırım. “Cemevinin ibadethane statüsünü iade edeceğiz” dedilerse, “Madımak Otelini müze haline getireceğiz, Zorunlu Sünni Derslerini, Diyanet-İhanet kurumunu kaldıracağız, Alevi düşmanlığına son vereceğiz ama bir süre sonra açıklayacağız” dedilerse bunu da anlarım…
Aksi halde; “Hak için, barış, insanlık, ahlak, inanç için bu kılığa girdik, bu rolü oynadık” mavallarınıza kimseleri inandıramazsınız.
Yezid’in askeri oldunuz, Hüseyin’in postunu peşkeş çektiniz! Ulularımıza, Yolumuza, Yol uğruna asılan kesilenlerimize ihanet ettiniz! Onca hakareti, aşağılanmayı sindirdiniz, musahiplerinize, taliplerinize danışmadınız, rızalık almadınız! İkrarınızda durmadınız!
Çünkü kötüsünüz!
Döndünüz, döneksiniz!
Eyy ihanetin başrolünü kapan Ali Arif, ayıptır arkadaş, günahtır! Öyle bir vebal alıyorsun, çocuklarına öyle kirli bir miras bırakıyorsun ki, bu vebali yedi ceddin kaldıramaz; yapma, hiçbir maddiyat, hiçbir siyasal ikbal bunca paspas olmaya değmez!
Pir Sultan Abdal size söylüyor:
Döndün mü benden yüzü dönesi
Verdiğin ikrara saldım ben seni
İkrarı boynuna kement olası
Verdiğin ikrara saldım ben seni
Zemheride yağan karlar erimez
Aşk atına binen gönül farımaz
İkrar birdir iki yere verilmez
Verdiğin ikrara saldım ben seni
İkrar verip ikrarından dönücü
Arayıp da kendi dengin bulucu
Batınından değsin hakkı kılıcı
Verdiğin ikrara saldım ben seni
Pir Sultan Abdal’ım imandır iman
Yezid’in kalbinden gitmesin güman
Şefaat etmesin on iki imam
Verdiğin ikrara saldım ben seni
İkrarınız boynunuza kement olsun! Maneviyatımızı yıktınız, yüzümüzü yer ettiniz, alınır-satılır bir inanç imajı verdiniz.
Oysa bu yol’u / mirası canları pahasına sürüp bizlere bırakan Pir Sultan Abdal, Bedreddin, Hallac-ı Mansur darağacına çekildi, Seyyid Nesimi’nin derisi yüzüldü, Şah Kalender’in başı kesildi, Çorum Maraş, Sivas, Gazi, Ümraniye, Gezi Parkı eyleminde çocuklarımız katledildi! Hamile analarımızın karnı deşildi, yaşlı analarımızın gözleri tornavida ile oyuldu, Madımak’ta diri diri yakıldı! Yol, bu bedeller ödenerek ayakta kaldı. Tüm bedeller; insanlık, eşitlik, adalet, yaşanabilir bir Türkiye ve evren içindi.
Yol’u kendinize benzetmeye, basitleştirmeye, kirletmeye yeltendiniz!
İnsan içine çıkmayın, talip yüzü görmeyin…
Manevi dünyamdan gidin…
Sizi özünüze, musahiplerinize ve taliplerinize havale ediyorum…
11.08.2022
Murtaza DEMİR