ALEVİ PORTAL

Luvilik ve Genel Anlamıyla Paganizm

Ali YENİALTUN

1979 yılında K.Maraş-Pazarcık’ta doğdu. Seyyid Sultan Sinemil Ocağı evladı olarak Pir’lik hizmetini icra etmektedir.

Paganizm (pagus teriminden gelir) kelime kökeni olarak köylü taşralı demektir ve dolayısıyla günümüzde kırsal put tapınıcılığını tanımlamaktadır.

Roma askerlerinin işgal ettikleri topraklarda kendi tanrıları haricindeki tapınmaları alaya alarak sivil bölge halkını küçümseme/aşağılama amaçlı yaptıkları söylemdir.

Paganizm üst tanımlama olarak alt grupların tamamına verilen isimdir. Bu başlık altında incelenecek bir din/inanç tanımlanırken daha belirli isimler tercih edilir; politeizm(çok tanrıcılık), şamanizm, animizm(ruhçuluk) ve ya panteizm gibi.

Paganizm/Putperestlik insanın Tanrı’lar tarafından kendilerine hizmet etmeleri için yaratıldığını kabul eder. İnsan eşittir köle mantığı öne çıkar ve ciddi kurallarla korurlardı.

Tanrı-Kral/Druid-Kul-Köle-Esir sıralaması aynı zamanda sınıfsal/kast yapısını/sistemini oluşturur. Kral toplumun feodal önderi olduğu gibi kimi zamanda inançsal yapınında başıdır.

İnanç rahiplerine “Druid” yani “Büyücü” adı verilirdi. Tabi her inanç yapısında kendilerine has tanımlamaları da mevcuttur.

Büyücüler ve Kral ailesi arasında çoğu zaman iktidar kavgası yaşandığı ve ciddi anlamda suikast ve çatışmalara gidildiğini de aktarılan kaynaklardan öğrenebiliyoruz.

Druidler krala göre bir makam daha yukarı olduğu için bu saldırılar daha çok kraliyet ailesince gerçekleştiriliyordu.

Paganizm paleo, mezo ve neo(yeni) olmak üzere İsaac Bonewits’e göre üç sınıfa ayrılmıştır.

Alevilik ise modern çağ insanın yeniden doğayla sıkı bir bağ kurmak isteğiyle eski inançları canlandırmaya çalışan bir takım kişi, kurum ve güçlerin İslam dışı sentezi ile yorumlayarak neo-paganizm kategorisinde değerlendirmeye/kullanmaya çalışılmaktadır.

“Alevi”lik tanımı gayet açık ve net bellidir, Hz. Muhammed’in(s.a.v.) torunları ve Hz. Ali’nin(r.a) evlatları demektir. Ki kelime kökeni Arapça olduğu gibi, halen günümüzde Arap ve İslam ülkelerinde “Alevi” tanımı aile olarak Seyyidleri ve onlara bağlı olan grupları tanımlar.

Birtakım sözde yazar ve çizerlerin zoraki tanımlamaları olan Luvi’den “A-Luvi” ve tekrar değiştirip “A-Levi” yapmaları trajedi ve kötü amaçlı toplum mühendisliğidir. Bilim ve ilime önem verdiğini söyleyen şarlatan zihinli kişilerin Alevi toplumunun aklı ile dalga geçmesidir.

 

Luviler Kim?

M.ö. 2300 yıllarında ortaya çıkarak Anadolu Hattiler ülkesine istila yoluyla yerleşmiş bir halktır. Hititler ve Asur’lular ile beraber aynı şehir ve surlar içerisinde 150 sene beraber yaşamıştırlar. Hatti, Hitit ve Luvi halkları birarada yaşayan beylikler ve köylerden oluşan kraliyetlerden oluşuyordu.

Luviler Güney ve Güneybatı Anadoluda yaşamıştırlar, yazıcılık-arşivcilik gibi mesleklerle uğraşmış, okuma-yazmaya (çivi yazısı kullanmışlardır) önem vermiş bir topluluktur. Zamanla Luvi dili yaygınlaşarak hititçenin yerini almıştır.

Luvi kelime olarak ışık, aydın gibi manalara gelir. Hitit devleti içinde yaptıkları bürokratik işlerden ötürü bu isimle anılmışlardır.

Hititlerde Luvilerin beyliklerinden oluşan konfederasyonlara Arzava ve Assuva gibi adlar verilmiştir.

Yönetimde ise Tabarna (Kral) ve Tavanna(Kraliçe) egemen yönetimin yanında Panku (Meclis) verilen kararları onaylamak zorunda idi. Kraliçe kral ile beraber yapılan anlaşmalara mührünü basar ve dini ayinlerde de yerini alırdı. Devletin güçlenmesi ile Panku önemini yitirmiş ve kaldırılmıştır, ki bu da Hitit devletinin sonunu hazırlayan bir karar olmuştur.

 

Aleviler peki gerçekten Luvi’ler mi?

Çınar, Soyer ve benzeri sözde araştırmacı yazarların akıllara ziyan iddiaları gerçeği yansıtıyor olabilir mi?

Çınar kendi tezlerine kanıt olarak Gudea Silindirlerini göstermiş ve pagan tapınaklarını günümüz Alevi dergahlarını yanlış coğrafi bilgiyle Luvi tapınakları diye ilan etmiştir.

Gudea Silindiri bugün Paris Louvre Müzesinde sergilenmektedir. Silindirlerde anlatılan ise bir Tanrı için mabedin inşası ve yapılacak olan hizmetler.

Çınar bu hizmetleri Alevilerin erkânlarında yürütülen oniki hizmet olarak kabul ediyor ve öyle olduğunu eksik bilgi sunarak pazarlıyor.

Kitaplarını ise “Kayıp bin yılımız” veya “bahçe bizim, gül bizdedir” vb. başlıkları adı altında mistik/sır havaya büründürmektedir.

Çınar’ın anlatmadığı bir konu ise bu tapınaklarda yapılan seks köleliği, insan kurbanları, ensest ilişki vesaire ritüeller/ayinler.

Soyer ise kelime avcılığı ve heykel yorumlarıyla ayrıca zihinlerde “çığır” açmaya devam ediyor. O kadar bilimseller ki, aydınlanmamak elde değil. Ampül gibi mübarek. Lili/lulu’dan bir bakıyorsunuz Sinemilli, bir bakıyorsunuz Kureyş Ocağı olmuş. Bir bakıyorsunuz çıtayı biraz daha yükselterek Uzaylı olmuşsunuz.

Pek yakında Uzaylıların bizim Tanrı’larımız, bizlerde onların köleleriyiz açıklaması yapmazsa şaşarım.

 

Luvi İnanç Geleneği

Genel olarak Anadolu, Mezopotamya ve Arap coğrafyasında bütün pagan inanç yapısı ortaktır diyebiliriz. Tanrı isimleri değişsede uygulanan ritüeller büyük oranda aynıdır.

– Aylık bayramlar olduğu gibi yılda iki büyük bayramları vardır.

Bu bayramlarda esir ve kölelerden seçilerek insan kurbanları sunarlar. Bu kurbanların, özellikle savaşçı esir, parçalanır ve etini yediklerinde özel güçlere sahip olacaklarına inanırlardı.

– Exodus yürüşlerinde yüzlerine maskeler takan kitle “Göğün fahişesine” selam naralarıyla alkohol tüketir ve yürüyüşün sonunda ana-baba-bacı-erkek tanımamaksızın cinsel ilişkiye girerlermiş.

Maskenin kendisine büründüklerine inanırlar ve bu yüzdende günah kavramını tanımazlar.

– Göğün fahişesinin tapınaklarına küçük kız çocuklarını bırakıp “kutsal fahişe” olarak yetiştirilmesi. Bu tapınaklar Afrodit, İnanna, Kibbele ve Ma adına yapılan tapınaklardır.

– Fahişe tapınağına iştirak eden kişi beraber olmak istediği kişiyle ilişkiye girmek için gümüş parayı önüne bırakır ve bu kendi öz yeğeni veyahut kızı dahi olsa cinsel ilişkiye girerlerdi. Bu anlatım Gılgamış Destanındada görülmektedir.

Burada bir parantez açmak istiyorum, Alevilere atılan “mum söndü” iftirası bizzat biz bu inançlardan geliyoruz veya 200bin senelik gibi yıllanmışlıktan dem vuranlar şimdi bu noktaya çekerek dolaylı yoldan Alevileri bu iftiraya çekmiyorlar mı?

Alevi toplumu uyanık olmalıdır. Ne Ali’ler gördük Osman çıktı, ne Osman’lar gördük Ali çıktı.

– Fahişe Tapınakları hizmetlileri ve yerli halk bayanları evden dışarı çıkınca köle ve esirlerden ayrı olduğunu göstermek için kapanırlardı. Soylu ve yerel halktan olmayan esir ve kölelerin kapanması ise şiddetle cezalandırılırdı.

– Savaş öncesi ve sonrası esirler kurban edilirdi.

– Tapınaklarda ilişki Mina(gümüş para) karşılığında yapılırmış.

– Savaş esirleri ve kölelerle ilişki hemcins olarakta yapılırdı.

– Sakat doğan çocuklar taşraya ölüme bırakılır ve Tanrı’ların kendilerine bir cezası olarak kabul edilirdi.

– Yaşı kemale ermiş olanlar bir uçurum kenarında dövülerek öz evlatlarınca bazı bölgelerde aşağı atılırdı.

Strabon ve Heredot anlatımlarında tapınak köleleri ve esirlerinin nasıl muamele gördükleri ve cinsel ilişkilerde kullanıldığı anlatılmaktadır. Ki Strabon dahi Komagene tapınağında bu “hizmetlerden” faydalandığını belirtmiştir.

 

Kadın ve Eşitlik

Kadın Kadeş antlaşmasında(m. ö. 1270) mührünü basması genelde kadının eşit hakları sahip olduğuna yorumlanır bizim neo-pagancılarca.

Bu bilgi büyük bir oranla yalandır. Kadın, evet mührünü basıyor, tek başına iş yapabiliyordu, ama feodal yapının da kölesiydi.

Kadının kiminle evleneceğine babası, abisi ve ya ikisinin olmaması durumunda amca-dayısı karar verirdi.

Oğlan tarafı başlık ödemek zorundadır.

Kadın tarlada/taşrada tecavüze uğrarsa suçlu ilan edilip recm ediliyor.

İşçi olarak çalışan kadın erkeğin yarısı kadar maaş alıyor.

Kocası köle ve esirlerden cariyeler edinebiliyor ve kendi şehri dışında kadının üzerine ikinci bir eş alabiliyor. Bunlar yasalarca belirlenmişti.

Başörtüsünü açan kadın cezalandırılıyor.

Ki bütün bu anlatımlar Hammurabi yasalarındada genişçe işlenmiştir.

 

Diğer Adetleri

Fal ve büyücülükte kehanet ayinleri için insanlar kurban ediliyor ve ciğerlerinden gaybı görme usülleri yaygındı.

İnsan kurbanları yanında farklı Tanrı’lara farklı hayvan kurban sunumları oldukça geniştir. Kurban sunumları hemen hemen yılın belirli günleriyle beraber isteğe bağlıda olabiliyordu.

Hani bize anlattıkları o çok doğa, hayvan ve insan sever hümanist, barışçıl ve eşitçi bir toplum yok.

 

Cehennem İnancı

Luvi/Pagan inançlarda insan Tanrı’lara hizmet etmesi üzere yaratıldığı için cennete gitme diye bir inancı yok. Ne yaparsa yapsın toprağa, yeraltına kötü Tanrı’lara gidecek ve çamurla beslenecek. Yeraltında ise köleliliğine devam edecek.

Kral ve rahipler ise istisna olarak gökteki tanrıların kölesi olarak yeraltına girmeyecek.

 

Göbeklitepe Macerası

Bildiğiniz üzere son dönem ilgi çeken bir diğer konu ise Göbeklitepe’dir.

Sözde bazı “Dede”, “Sosyolog” “Araştımacı” karakterler bu konudada kafa karışıklığı yaratmaktalar. Örneğin 12 taşın bulunduğunu vesaire gibi.

Tespit şu:

– 12 dikme taş değil, 55 monolit bulundu

– Alanda çalışan hiçbir arkeolog “Alevilik” diye bir tanımlama açıklamada bulunmadılar. Aksine sosyal medya, dergi ve internet sitelerinde bu ve benzeri iddiaları hayal ürünü olarak lanse edip red etmişlerdir.

– Yapılan kazılarda insan kurbanlarının izine rastlamışlardır.

Göbeklitepe ile alakalı bir konuyu okuyup araştırmak için arkeologların çalışmalarına göz atmanızda fayda vardır, tavsiye ederim.

 

Sonuç:

Daha Alevilik bu inanç yapısından ve bu kökenlerden geldiğini mi iddia ediyorsunuz?

 

Aşk ile

Ali Yenialtun

 

KAYNAKÇA

– Hititler, Bilinmeyen Bir Dünya İmparatorluğu – Birgit Brandau / Hartmut Schickert

– Tarih Okulu, sayı 6, Hititler Anadolu’sunda Yasal ve Sosyal Kurumlar – Harry A. Hoffner(Çeviri: Sevgül Çilingir)

– Eski Anadolu Kültüründe Büyü ve Büyücülük – Esma Reyhan / Akademik Bakış C.2, sayı 3

– Anadolu’da Hitit Sosyal Yaşamında Kadının Yeri ve Önemi – Binnur Çelebi / Ankara Üni. Sosyal Bil. Enstit.

– Hititlerde Ölülere ve Yeraltı Tanrılarına Sunulan Kurbanlar – Fatma Sevinç / Ankara Üni.(2007)

– Anadolu Tarihi 1 – Yrd. Doç. Dr. Erkan Konyar

– Ana Tanrıça Kültü – Elif Ersoy / Anadolu Aydınlanma Vakfı

– Anadolu’da İlk Çağ Yaşamı – Emin Sadi

– Strabon’un Geographika’sında Komana Tapınak Köleleri ve Bir Yazarın Densizlikleri – İsmail Kaygusuz

– Gudea Silindiri / The Gudean Cylinder

– Anadolu sayı 19, Ankara Üni. – Ahmet Ünal

– Sümerlilerin Dini İnanç ve Adetleri – Özden Gül Ötker / Gazi Üniversitesi

– Asur Ticaret Kolonileri Döneminde Anadolu’nun Etnik ve Sosyal Yapısı – Esma öz / Ankara Üni.

– Sümer Mitolojisi Bağlamında Otorite Tarafından Şekillendirilen İbadet ve Törenler – Abdullah Altuncu / Kilis 7 Aralık Üni.-İlahiyat Dergisi 2014 sayı 2

– Uygarlık Tarihi, 2. Baskı-Doç. Dr. Hakan Sivas ve Doç. Dr. Handan Aydın(Ünite 2-4)

– Rusya’da Paganizm – Betül Kaya

– Anadolu/Luvi Hiyeroglifleri, Labranda Taşıve Batı Anadolu Tarihi Üzerine Yeni Yaklaşımlar – Sefa Taşkın

– Pagan Dini Bağlamında Britanya Druidizmi ve Türk Şamanizmi -Nükhet Okutan / Hacettepe Üni.

– Papanizm – Isaac Bonewits

– Religions of the Ancients Celts – MacColluch

– Türkiye’de Engelli Gerçeği – Mustafa Öztürk

İslam Ansiklopedisi C.34

– Wikipedia

– A Scene in the Realm of the Dead – A. H. Hoffner

– H. M. Kümmel-Ersatzrituale für den hethitischen König

– Die lokalen Herbst- und Frühlingsfesten der Hethiter, Offizielle Religion – M. Mutter

– Uruk Aslanı Gılgamış Destanı – Harald Braem

Sosyal Medyada Paylaş
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ