İnanç Merkezleri Gezi Notları-1
Hz. İMAM RIZA´YA NİYAZIMIZ
23 NİSAN – 02 MAYIS 2018
Almanya da Alevi örgütlenmesi yaklaşık 30 yılı geride bıraktı. Geçen bu otuz yılda örgütlenme 93 Sivas katliamı ile ani yükselerek süreç içinde bugüne geldiğimizde örgüt, insan kalabalığı ve kurum çokluğu anlamında büyüdükçe büyüdü, siyasi hedefler, yöreciliğin sürdürülmesi vs. kısaca her konuya eğilindi yalnızca eğitime gerektiği kadar hassasiyet gösterilemedi. Bu eksikliği gören canlar olarak Cemelattin Özer ve Neriman Çatuk dostlarımızın öncülüğü ve girişimi ile bir Uluslararası Alevi Vakfı kurma çalışması başlatıldı, vakıf kurma derneği kuruldu. Bu kurumda görev alan, emek veren, kafa yoran, maddi katkı sunan canlara sonsuz teşekkür ederim. Vakıf kurma derneği bu yönde ilk olarak Frankfurt´ta üç değerli akademisyen´in katılımı ile „fikir atölyesi „ isimli çok verimli bir çalışma yapıldı. Yine bu girişim, tarihteki Alevi uluları ve mekanlarını yerinde görmek ve doğru bilgiye erişmek için İran topraklarına dört kişilik öncü heyetle ziyaret gerçekleştirdi. Arkasından ikinci grup olarak bizler İran islam cumhuriyetine 9 günlük gezi gerçekleştirdik. İran dönüşümüz sonrası yine vakıf kurma derneği çalışması olarak Berlin İran büyükelçiliği kültür ateşeliği ile ortak İrandan gelen 4 bayan akedemisyen ve sayın Prof. Dr. Ali Yaman´ın katılımı ile ”Horasan – Erdebilden – Anadolu üzerinden Avrupaya göç eden Aleviler” konulu verimli sempozyumu Almanya Neuwied deki Alevi bektaşi dergahında gerçekleştirdik.
Ben bu geziyi üç aşamada ele alıp ve yeri geldikce değerlendirecegim.
- İran´ın sosyo – Politik algısı
- İran´ın kadim tarihi ve inançtaki yeri
- Yaşamda İran
Ҁocukluğumda ülke haritalarına baktığımızda İran haritasında bir aslan kılıç tutmuş ve aslanın sırtında güneş motifi olan bayrağı vardı.
Bayrakta olan aslan´ın Hz. Aliyi temsil ettiği söylenirdi. İran´ın Şah´lık ile yönetilmesinden ötürü „Şah“ kelimesi ile bu ülkenin de Alevi olduğu, dolayısı ile bizlerde bir sempati oluşturmuştu. Annem ve babam kız kardeşimin adını şah Rıza Pehlevi´nin eşinin adı olan „Süreyya“ olarak koymuştu. Yani İran´a evvelden bakışımız olumlu ve sıcakken, Humeyni´nin gelmesi ile korkulur hal almıştı ve bu korku uzun yıllar etkisini yitirmemişti. Bu korkumuzun sebebi ise ATATÜRK gibi aydın, ilerici ve çağdaş insanın yaptığı devrimleri ile çakışmasıydı.
Yine dostum Cemalettin Özer´in yoğun çabası ve organizesi ile onbeş kişilik (6 bayan,9 bay) bir grup olarak ziyaretimizi gerçekleştirdik. Türk vatandaşlarından vize istenmemesi işi kolay kılarken, Alman vatandaşı olanların vize almaları gerekti. İran yıllar beri bir takım emperyalist ülkeler tarafından „Ambargo“ ya tabi tutuldu. Maalesef ABD başkanı Trump´un son hamlesi ile yine ambargo kapıda. Halen bile bizler gibi İran vatandaşı olmayan ve bir turistik gezi için İran´a giden insanlar, Amerikaya gitmek isteseler bu kişilere 5 yıllık yasak getirilmekte. Bu da batının bakış açısını ortaya koymakta.
İran üzerinde olan algı öyle yerleşmiş ki bizler İrana gidecegimizi söyledigimizde herkes önce afallamış şekilde bakıyor, tepki almayınca tebessüm ederek ”hayırdır ne işiniz var, gidecek başka yer bulamadınızmı” deyip hesap sormaya kalkıyor. Biraz anlatınca yumuşak ses tonu ile “tabii, iyi edersiniz” diyor. Kimine söyleyince de ”Allah kabul etsin bizler içinde dua edin” diyorlar.
Elbette bu kadar zıt söylemler sonrası bizi neler bekliyordu, bilmiyoruz. Ancak, benim kafamda bazı şekillenmeler vardı. İran´ın doğuda olması, Horasan bölgesinin İran sınırlarında olması, inançda yeri olan imam Rızadan dolayı Meshedin varlığı, Türklerin ana yurdu olan Mavrenaünnehirden göç yolunun İran topraklarından geçtiği, büyük Selçuklu devletinin uzun süre İranda hüküm sürdüğü, Anadoludaki Dersimlilerin kuzey İranda Deylem bölgesinden geldikleri gibi bilgiler vardı ve her şeyi yerinde görmek istiyordum.
Bu istegimin yanında kafamda çeşitli sorularda vardı. Selçuklular ne gibi eser bırakmıştı. İslam gördüğümüz gibi hakikatten radikal olarak yaşıyormuydu, Anadolu Aleviliğinin dayandığı kökler olan Ehlibeyt ve Hünkâr Hacı bektaşı veli ne derece etkendi, Dersimlilerin geldiği bölgede buradaki Dersimlilerle benzeşme var mıydı gibi sorular.
Şu ana kadarki yazdıklarımın cevabını tabiki gerçeklestirdiğimiz turu detaylı anlattıktan sonra cevaplayabileceğim.
Geziye çıkarken ailemi de haberdar etmek istedim. Tüm aile üyelerinin haberi olması için wahtsapp grubundan yazdım. 23 nisan 2018 tahminen Tr: saati ile 22:00 civarlarında doğum yerim olan Sivas semalarında olacağımı belirttim.
TEBRİZ
23 Nisan 2018 Pazartesi günü THY ile İstanbul aktarmalı olarak; Almanya – İran 2,5 saatlik zaman farkı olduğundan gece 01:40 da Tebriz´e indik.
Bizi karışılayan Hasan ve Feddah isimli rehberlerimizle birlikte ve geldikleri otobüs ile otelimize giderek yerleştik. Sabah kahvaltı sonrası ilk ziyaretimiz Haram Khana pazarı oldu. Burası Tebrizin en önemli tarihi pazarı gerek mimarisi, gerekse uzunluğu dikkate değerdi. Bu pazarın bir özelliğide satılan malzemenin karışık olmaması idi. Yani, halı deyince hep halı, altın deyince veya ayakkabı gibi. Ҁok dikkat çekici olan ise pazarın dar koridorunda yürürken bir ses duyuşumuz “Ya Allah! „ veya “Ya Ali ! „ bu söylem ile gelen yaya veya yük taşıyan kişiler geçmek için müsade istiyorlarmış. Enteresan değilmi ?
Altın Ҁarşısı
Tüm halıların görkemi bizleri büyüledi. Halılar ipekten ve bir cm2 ye 110 imlek, bir ressamın titizliği ile çalışılmış sanat eserleri. Son resimde sol başta olan Reza amcayı unutmakta mümkün değil. Kendisi yine bu pazar da küçük dükkânı olan esnaf ve ona sadece bir yer soruldu, güzel insan bizlere yardımcı olmak için dükkânını birilerine emanet ederek bizimle akşama kadar birlikte olup, her konuda yardımcı oldu. Tarihi bilgisi, yaşına nazaran şiir okumadaki hafızası bizleri şaşırttı. Bizde kendisi için ”Allah sağlık versin” diyelim.
Devam Edecek…