ALEVİ PORTAL

HALİL İBRAHİM SOFRASI

Oktay ULUCAN

Malum yüzyıllık Cumhuriyetimizin en önemli seçimine gidiyoruz. Millet ittifakının adayı hakkında bu portaldaki yazımda sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun aslan ile ceylanı bir kucakta tutacağını “Hünkâr Misali” adlı yazımda belirtmiştim. Nitekim adaylık gerçekleşti ve sayın Kılıçdaroğlu ilk demecinde Halil İbrahim sofrası kuracağını, bu sofradan herkesin nasipleneceğini ifade etti.

Peki bu aslanla ceylanı bir kucakta tutup, sofra kurma becerisinin hikmeti nedir? Önce bir özet yapalım.

Bu toplumda yüzyıllardır nifak tohumları ekildi, bu nedenle bir kesimin dışında pek kimse bu sofradan nasiplenemedi. Öyleyse tarihe bakalım.

Tarih, sebep ve sonuçları ile yaşanmışlıklardır. Günü değerlendirmek için ise tarih bize ışık tutacak en önemli veridir. Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim, 1517 yılında Mısır’a yaptığı seferde Memlûk Devleti’ni yıkıp Hilâfeti (Halifeliği) ve beraberinde sayısı binleri bulan Sünni ulemayı, yani  din adamlarını, getirir.

Bu  gelenler;  İslam’ı zahirî yorumlayan, bunu da fetva diye kılıfına uyduran kimselerdir. Bu kötülük sahibi kara düşünceli insanların çağdışı kara fikirlerini dayatması ile, nifak tohumları ekilmiş ve toplum birbirine düşürülmüştür.

Yüzyılları bulan dönem içinde bu bağnazlığı savunanların, padişahların isteğine göre fetva yazıp bir şekilde kılıfına uyduranların en önemlileri Muhammed Ebüssuûd Efendi, İbn-i Kemal (Kemalpaşazâde) ve Müftü El Hamza’dır.

Bu kadar gereksiz nefret söylemi ve bu söylemden etkilenen cahil zümre, kime ait olduğu belli olmayan bir de iftirada bulunulur, “Mum söndü iftirası”.

Çoğalan, sözüm ona farklı yorum diye oluşan tarikatların mezhepçilikleri gündemi sıcak tutması, sayılarının mantıkla izahı olmayan uyduruk hadislerle halkı etkilemesi, ekilen yeni tohumların yeni mahsulleri durumundadır.

Kontrolsüz çoğalan, her birinin ayrı telden çaldığı tarikatlara karşı 3 Mart 1924 yılında kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) ve 13 Mart 1975’te kurulan kâr şirketi Türkiye Diyanet Vakfı’nın (TDV); amaçları dışına çıkıp, onca çabaları günümüze dek ülkeyi maddi ve manevi açıdan örümcek ağı gibi sarmış olup, nefes dahi aldırmamaktadır. Bugün bu yapının tekrar ürettiği tarikatlar topluluğu; teolojiden uzak farklı görüşle ortaya çıkan, yine tarikat içinde farklı görüşler ile bölünen, bölündükçe çoğalan, bütçesiyle sofradaki büyük payı alan, önü alınamaz hale gelen bir yapı olarak karşımızda durmaktadır. Son 20 yılda  bu yapıyı destekleyen, her türlü fırsat ve maddi kaynağı esirgemeyen iktidar anlayışı, Mayıs 2023 itibarı ile son bulacaktır.

Bu gerici anlayış karşısında 10. yüzyıldan beri Sûfîliği ve kemâli dili ortaya getiren, güzel ahlakı yaşamak olarak kabul eden, iyiliğini açıklamayan, kötülüğünü de gizlemeyen, riyadan kaçınmak amacıyla şöhretten sakınan insanların kusurlarıyla uğraşmak yerine kendi nefislerini, eksikliklerini gidermeye çalışan, halkın değil, hakkın rızasına uygun davranan ve bunu  dervişlerin hayat tarzı olarak kabul eden gelenek ve bu gelenekten gelen sayın Kılıçdaroğlu erenlerin de tabii olduğu inançsal kültürde “sofra dört kitaptan üstündür” anlayışı vardır. Sofradan kasıt lokmadır. Ayrışılan temel noktalar ise rızalık ve ikrardır. Yani lokma o sofraya gelse; bulunan canların rızası (toplumun kabulü) olmadan, ikrar babında Pir’in desturu ve duası olmadan paylaşılmaz. “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” deyimi bu toplum anlayışı için geçerli olamaz. Hatta bu sofralarda daha destur verilmeden sofrada bir sebeple bulunamayan canlar için “umanın, küsenin Abdal Musa’nın” diye paylar ayrılır.

Rivayet odur ki Hz. Musa tanrı ile görüşmeye gider. Eline bir ağaç dalı almak ister. Birkaçına bakar ama eğri, ince gibi çeşitli sebeplerle almaz. Nihayet dümdüz bir dal bulur. Hakk ile Hakk olup dönüşünde asasına hitap eder. “Ey asa, gördün mü, tanrı ile benimle birlikte görüştün” dediğinde asa dile gelip, “beni görüştüren sen değilsin, doğruluğum” cevabını verir.

Sayın Kılıçdaroğlu, Halil İbrahim sofrasını kurarak; inancı, meşrebi, milliyeti ne olursa olsun tüm vatandaşları bu sofradan rızalıkla pay edecek, halkımızın duasıyla ikrar etmiş olacak ve bunu da gerçekleştirebilecek inanmış, kararlı Hz. Musa’nın asası gibi doğru, İNANDIĞI YOLDAN DÖNMEYECEK  kadar yürekli bir ocak evladı, bir önderdir. Yolu açık olsun.

 

Koyun beni Hakk aşkına yanayım

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

Yolumdan dönüp mahrum mu kalayım

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

Kadılar müftüler fetva yazarsa

İşte kemend işte boynum asarsa

İşte hançer işte boynum keserse

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

Pir Sultan’ım arşa çıkar ünümüz

O da bizim ulumuzdur pirimiz

Hakka teslim olsun garip canımız

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

 

Oktay Ulucan

30 Mart 2023

 

Sosyal Medyada Paylaş
YAZARIN SON YAZILARI
SERÇEŞME OLABİLMEK - 29 Ocak 2024
BU KORKU NİYE? - 14 Aralık 2023
ORUÇ OL! - 28 Temmuz 2023
HÜSEYİN’İ ANLAMAK - 15 Temmuz 2023
HALİL İBRAHİM SOFRASI - 11 Nisan 2023
8 MART KUTLU OLSUN - 8 Mart 2023
HÜNKÂR MİSALİ - 28 Şubat 2023
MUHASEBE - 22 Ocak 2023
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ