ALEVİ PORTAL

Bir Alevinin Duyulmayan Çığlığı

Hüseyin Barış ÖZTÜRK

 

UYARI: Bu makale, diğer tüm makaleler gibi, yazarın şahsi görüşüdür ve Uluslararası Alevi Vakfını bağlamaz ve de Alevi-Portal sitesinin görüşünü yansıtmaz!

 

Değerli Canlar,

Türkiye’de ve Suriye’de yaşananlara odaklanmışken, Avrupa’nın göbeğinde cereyan eden bir ‘iç’ kurum kavgasını, haftalardır, hatta aylardır üzülerek takip ediyoruz.

Üyesi olduğum bir WhatsApp grubunda dün yorumsuz bir şekilde paylaşılan iki linkin (*1) ardından gelen yorumlar ve özellikle gelmeyen bazı tepkiler üzerine görüşlerimi paylaşma gereği duydum.

Söz konusu WhatsApp grubunda, örneğin şu ifadeler dile getirildi:

“Lütfen bu güç kavgasının parçası olmayalım”  ve

“… önümüzde çözülmeyi bekleyen böylesine büyük dertler varken, bu kavgaların içinde kalmak bizi kendimizden uzaklaştırır.”

Bu iki yoruma katılmamak mümkün değil. Bu nedenle, her iki cümlenin de altına gönül rahatlığıyla imzamı atarım.

 

AABK ve AABF Genel Başkanı Sayın Hüseyin Mat’ın, AABF YK üyesi Sayın Seydi Koparan’ın ve uzaklardan Sayın Turgut Öker’in birbiriyle sürdürdüğü ve Alevi söyleminin ruhundan giderek uzaklaşan tartışmaları çok uzun zamandır izliyoruz.

Bu kavganın hiçbir aşamasında taraf olmadım. Ne bu tartışmalara dâhil oldum ne de dışarıya taşıdım. Buna rağmen, sadece okuyup dinlemek bile beni artık yordu. Çünkü Almanya Alevi hareketi, böylesi çekişmeleri değil, emekle örülmüş güzel çalışmalar ve topluma umut veren icraatları hak ediyor.

 

Ancak Alevi bir canımızın, üstelik üst çatımız olan AABF’nin bir toplantısında fiziksel saldırıya uğraması ve divan tarafından söz hakkının engellenmesi, sadece bireysel bir mesele değildir; Alevi inancına gönül vermiş hepimizi doğrudan ilgilendirir.

 

Özlem Kılıç Mirwald canımız;

– “… genel kurulda, tanımadığım bir kadın tarafından ‘sesin çok çıkıyor’ denilerek uyarıldıktan sonra fiziksel saldırıya uğradım.”

– “… bana doğal olarak doğan söz hakkı, divan başkanı tarafından engellendi.”

– “Bu tür olayların toplumumuzda yer bulmaması için herkesi sağduyuya, adalete ve vicdani sorumluluğa davet ediyorum.”

sözleri ile neredeyse 50 gün önce kamuoyu önüne çıktı ve bizlere hitap etti.  (*2)

 

Ege’liler böyle bir duruma ‘Yetti gari!’ der.

Peki biz ne diyoruz?

Hiçbir şey!

Sadece izlemekle yetiniyoruz.

Evet, maalesef durum tam olarak bu.

Ben de artık sessiz kalamayacağımı özellikle vurgulamak isterim. Bu dayanışma yazısını kaleme almakta biraz geciktiğim için de  –şahsen tanımasam da–  Özlem Hanım’dan özür diliyorum.

Yukarıda belirttiğim güç kavgasının parçası olmadan, o güç kavgasına bulaşmadan da tepkimizi göstermemiz mümkün. Yeter ki korkmayalım, yeter ki susmayı alışkanlık haline getirmeyelim.

 

Neden mi sesimizi çıkarmalıyız?

Neden mi itirazımızı açıkça dile getirmeliyiz?

Neden mi bu mesele hepimizi doğrudan ilgilendiriyor?

Neden mi susmamalıyız?

 

1.)    AABF’ye bağlı Miltenberg Cemevi’nin bir üyesi olarak, AABF’nin de dolaylı bir üyesiyim. Eşimle birlikte her ay Cemevimize ödediğimiz aidatın küçük bir bölümü AABF’ye aktarılıyor. Dolayısıyla bağlı olduğum üst kurumda (AABF’de) neler yaşandığı, hangi kararların alındığı, nasıl bir tutum sergilendiği beni elbette yakından ilgilendiriyor.

Bahsettiğim kurum, Batı’daki Serçeşmemiz (*3) olma potansiyeli taşıyan bir çatı yapılanmasıdır. Her ay ödediğimiz ve bir kısmı AABF’ye giden aidattan razı olabilmemiz için; bu kurumun iç işleyişinin, karar alma mekanizmalarının ve canlarımıza yönelik tutumlarının öncelikle Alevice olması gerekir. Kurumsal kimliğimiz, ancak Hakk-Muhammed Ali inancımızın öğretilerini yaşatmakla anlam bulur.

2.)    Rahmetli Murtaza Demir canımıza ne yazık ki gerektiği gibi sahip çıkamadık. “Bir Alevinin Duyulmayan Çığlığı” (*4) adlı kitabı, ötekileştirilmişliğin ve duyulmayan seslerin yarattığı derin yaraların bir sembolüdür aynı zamanda. İktidar, bazı dergâhlarımıza çöktüğünde bu haksızlıklara karşı güçlü bir ses yükseltemedik. Sesini yükselten ve ömrünün sonuna kadar mahkeme kapılarında süründürülerek adalet arayan Murtaza Demir’e ise yeterince destek olamadık.

Bireysel çığlıklar, tarihin tozlu raflarında paslanıp kalmamalı. Murtaza Demir’in yaşadıklarından ders çıkararak, her bir Alevi canımızın attığı ‘imdat çığlığına’ kulak vermek zorundayız. Dayanışmanın özü de budur. Akdeniz’in ötesindeki çığlıklara Hızır misali el uzatmaya eyvallah; ama kendi kapımızın önünden yükselen çığlıkları da duymamazlıktan gelemeyiz.

3.)    Ayrıca;

“… kamuya açık çalışan, binlerce insanı temsil eden bir kurumda yaşanan sorunlar sadece ‘iç mesele’ değil; toplumun tamamını ilgilendiren, sorumluluk gerektiren meselelerdir. Solduyu, susmayı değil; sorumlulukla ve cesaretle konuşmayı gerektirir.”  (*5)

4.)    Ve tüm bunların ötesinde, asıl önemli olan şudur:

Susmamalıyız!

İtiraz etmeliyiz!

Çünkü mesele artık basit bir güç kavgasını çoktan aşmış durumda. Mesele; karşımızda duran, gözümüzün önünde ve adeta göz göre göre, Alevi bir canımızın Alevi inanç felsefesini yerle bir eden uygulamalarla haksızlığa uğratılmasıdır.

 

Son olarak;

İşte böyle Laz İsmail,

mesele güç kavgasında değil,

Alevi inanç felsefesini yerle bir eden haksızlığa

teslim olmamakta bütün mesele! (*6)

 

Dipnotlar:

(*1) 

Paylaşılan linkler şunlar:

https://www.avrupademokrat9.com/genel-kurulda-yasanan-siddet-ve-hak-ihlali-hakkinda-ozlem-kilic-mirwald/   ve   https://www.avrupademokrat9.com/aabfde-yasananlara-susma-suca-ortak-olma-huseyin-senol/ .

(*2) 

Özlem Kılıç Mirwald: “Genel Kurulda yaşanan şiddet ve hak ihlali hakkında”. 21.10.2025.

https://www.avrupademokrat9.com/genel-kurulda-yasanan-siddet-ve-hak-ihlali-hakkinda-ozlem-kilic-mirwald/

(*3) 

Kalbimde üç Serçeşme var:

Batı’da, AABF K.d.ö.R.’in olmasını arzu ettiğim  -ama henüz o mertebeye erişememiş olan-  bir Serçeşme.

Sonra, Batı’dakini ortaya çıkaran, gönlümüzün merkezindeki Hacı Bektaş Veli Serçeşmesi.

Ve Doğu’daki tarihî Erdebil Dergâhı.

(*4) 

https://www.alevi-kitap.net/urun/bir-alevinin-duyulmayan-cigligi/ .

https://alevi-portal.net/murtaza-demir-yeniden-yargic-karsisinda/ .

https://alevi-portal.net/supheli-murtaza-demir/ .

(*5) 

Hüseyin Şenol: “AABF’de yaşananlara susma, suça ortak olma!” 05.12.2025.

http://www.avrupademokrat9.com/aabfde-yasananlara-susma-suca-ortak-olma-huseyin-senol/ .

(*6) 

Nazım Hikmet’in 1948’de Bursa Cezaevinde yazdığı “İşte Böyle Laz İsmail” adlı şiirinin bu makaleye uyarlanmış bir yorumudur.

 

Saygı ve sevgilerimle,
Aşk ile muhabbet ile…

Hüseyin Barış Öztürk
Schneppenhausen

Yorumlarınız için:  huseyinozturk@gmx.de

Bu köşe yazısı 9 Aralık 2025 tarihinde Alevi Portal’da yayınlanmıştır.

©  Alevi-Portal.net

 

Sosyal Medyada Paylaş
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ