Aleviler arasında Alevilik tartışmalarına dair
Son günlerde yeniden Alevlenen Aleviler arasında Alevilik tartışmalarına dair…
Yüzlerce ve belki binlerce Alevinin yaşadığı bir şehirde haydi gelin cemevinde bir cem bağlayalım deseniz en fazla 30 Aleviyi bir araya getirebilirsiniz. Ama söz konusu sosyal medyada Aleviliğe don biçmek olunca; ilgili ilgisiz her kafadan bir ses duymanız kuvvetle muhtemeldir.
Alevi dedelerinin ellerinde bulunan şecerelerden, Alevi dedelerinin Seyyidliğine, Alevilerin Luviliğinden Göbekli Tepeliliğine, Zerdüştlükten Mecusiliğine varana değin türlü türlü yorum ve iddia almış başını gidiyor.
Bu türden yorum paylaşanlardan biri; “12 İmamlar imam da onların soyundan gelen dedeler neden imam değil?” şeklinde bir soru yönelterek, dedelerin imamların soyundan olmaları durumunda, onlarında imam olmaları gerektiği savını ileri sürmüştü. Kalbinde iman, eteğinde teolojiden kırıntı, heybesinde tarihten eser olmayınca, haybeden konuşmak gayet kolay olmalı.
Şimdi de “Pir” ve “Seyyid” ayrımına gitmişler. Sorsanız; “Kaç ‘Pir’ tanıyorsunuz, künyesinde “Seyyid” ibaresi bulunmayan?” Kendi isimlerini telaffuz etmekten utanmayacak kadar arsızlar.
Dini aidiyetlerde yorum farklılıklarının olması gayet normaldir. Ki, mezhepler de zaten bu yüzden vardır. Mensubu olan herkesin kabul ettiği dine ait bir durumun farklı yorumlanması din içindeki mezhepleri ortaya çıkartan etkenlerdir. Ancak tartışmasız olan bir takım esaslar vardır. O esaslara dair muhalefetiniz, sizin o dinle olan münasebetinizin ortadan kalkmasına vesile olur.
Örneğin İslam dininin esası; Uluhiyyet, Nübüvvet ve Ahirettir. Yani; yaratıcı olarak Allah’a, peygamber olarak Muhammed’e ve hesap gününün varlığına iman etmek Müslüman olarak bilinmek için zarurettir. İslam dininin mensubu olarak tartışmasız kabul etmek zorundasınızdır. Tanrı tasavvurunuz, peygamber anlayışınız ve ahiret beklentiniz farklı olabilir ama varlığını tartışamazsınız.
İslam dini içre biçimlenen Aleviliğin de benzer bir şekillenmesi vardır; Uluhiyyet – Nübüvvet – Velayet. Yani; Allah’ın yaratıcı Tanrı olduğuna, Muhammed’in peygamber olduğuna ve Ali’nin velayet makamının sahibi olduğuna koşulsuz iman esastır. Aleviler bu durumu “Alevilik; Allah, Muhammet, Ali yoludur” şeklinde veciz bir cümleyle özetlerler. Alevilikteki Dede-Talip ilişkisi, “Velayet” makamına imanın bir esası olarak devam ede gelmiş ve günümüzde cemevi merkezli bir değişime uğramış olsa da işlevselliğini sürdürmüş yegane oluşumlardan biridir. Tartışmaya açılmış olması zannımca abesle iştigal etmektir.
Nazarı dikkatimi celbeden durum ise şudur; bugün dedeliği ve onların seyyidliğini tartışmaya açmış olanların ilk olarak Allah ve Muhammed’le uğraştıklarıdır. Bu durum bana o meşhur fıkradaki “Sarı Öküzü” hatırlatmaktadır. Umarım kendini esen rüzgarlara kaptırmış olan bazı Alevi dedeleri “Seyyidliklerini” esen rüzgarların yeline kaptırıp, kendilerini “Velayet” nurundan azade kılmazlar. Zira; “Biz o öküzü vermeyecektik” sözü hafızalarda halen canlılığını muhafaza etmektedir.
Dr. Bülent Keleş
Almanya/Mömbris, 14.09.2023