ALEVİ PORTAL

Alevi Cemevleri Üzerine Bazı Düşünce ve Önerilerim

Prof. Dr. Ali YAMAN

1968'de Ankara'da doğdu. Akademik çalışmalarını Gelenekselden Moderniteye Türkiye ve Avrupa'da Alevilik gelişmeleri ve Aleviliğin Orta Asya kökenleri üzerinde yoğunlaştırdı. Halen Siyasi Tarih profesörü olarak görev yapmaktadır.

Bugün Türkiye’de fiilen Cemevleri ve Dergahlar olarak adlandırılan dinsel mekanların  vb. hukuksal olarak dernek, vakıf veya daha üst bir şemsiye örgütlenme olan federasyon adlarıyla örgütlendiğini görmekteyiz.

Alevi-Bektaşilerin Türkiye’de sivil toplum kuruluşları şeklinde örgütlenmeleri 1950’li yıllara uzanmakta ve yöre dernekleri (Örneğin Divriği Kültür Derneği, Ocak Köyü Kültür ve Tanıtma Derneği vb.) şeklinde başlamış bulunmaktadır. 1960’larda Hacı Bektaş Turizm ve Tanıtma Derneği, Hacı Bektaş Kültür Kalkınma ve Yardım Derneği, Karaca Ahmet Sultan Türbesini Koruma Derneği gibi kurumlarla devam etmiştir. Bu derneklerde yöresel ve kültürel boyuta inanç boyutunun da eklenmesi 1990’lı yıllar ile birlikte yoğunluk kazanmış Alevi-Bektaşi Uluların adlarının dışında Alevi, Alevi-Bektaşi, Semah vb. Alevilik-Bektaşilik inancını simgeleyen isimlerde dernek, vakıf kurulması ancak hukuksal, mücadele ve mahkeme süreçleri ile mümkün olabilmiştir.

Bu sırada Alevi-Bektaşi ulularının türbeleri, dergahlarının bulunduğu mekanlarda veya bunların dışında dernek/vakıf vb. STK’lar hukuken henüz yasal bir statüye sahip olmayan “Cemevleri” adı altında kurumlaşmaya başlamışlardır.

Türkiye’de Alevi-Bektaşi toplumunun inanç noktasında bir merkezi kurumlaşmadan yoksun olmaları, Alevi-Bektaşi Federasyonu, Alevi Vakıfları Federasyonu, Pir Sultan Abdal Dernekleri, C.E.M. Vakfı vb. isimler altında veya bağımsız dernekler/vakıflar ve Cemevleri şeklinde dağınık, farklı çıkar grupları şeklinde kurumlaşmaları ve devletin Sünni Hanefilik esasında kurumsallaştırdığı Diyanet benzeri bir teşkilatlanmadan da mahrum kalmaları, kadro sorunu nedeniyle nitelikli çıktılar ortaya koyamamaları çeşitli sorunları beraberinde getirmektedir.

Ayrıca Cemevlerinin özellikle de türbe ve dergahlar üzerinde örgütlenmiş bulunan çeşitli dini mekanlarının yönetimine ilişkin üzerinde, bazı Alevi dernek/vakıflarının çeşitli mücadeleler içerisinde olduğu ve/veya küçük bir grubun elinde kötü yönetim, hemşehricilik ve maddi çıkar sağlama iddialarının zaman zaman gündeme geldiği görülmektedir. Bunlar Alevi toplumunu ve bizleri tabi ki üzmektedir.

Artık kentlerde Alevi-Bektaşi Toplumunun inanç merkezleri olan Cemevlerinin sayıları giderek artmakta ve Cemevlerinin topluma verdikleri inanç hizmetleri bağlamında giderek önem kazandıkları görülmektedir. Bu bağlamda bu kurumların gerek topluma yönelik inanç hizmetlerinde gerekse kamu kurumları karşısındaki statülerinin netleştirilmesi sadece Alevi-Bektaşi toplumunun inançlarını yaşamaları bakımından önemli olmayıp aynı zamanda Türkiye’de yaşayan farklı inançlara mensup toplumsal kesimlerin birbirlerini, tanımaları, bütünleşmeleri ve uyumları açısından da büyük önem arz etmektedir.

 

Bazı Tespitler:

-677 Sayılı yasada Cemevi adı geçmediği için ve Alevilik, Nakşibendilik, veya Kadirilik gibi bir tarikat olmadığından Cemevlerinin yasallaşmalarının önünde herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır. Bazı yasa maddelerinde yapılacak -mesela ibadethane olarak tanınan mekanlara Cemevlerinin de eklenmesi gibi- küçük değişikliklerle konu rahatlıkla bir sorun olmaktan çıkarılabilir. Türkiye’nin mezhepçi bir devlet imajından kurtulabilmesi ancak Cemevlerinin de tanınması ve daha da genel ifade edersek din eğitimi ve din hizmetleri alanında Alevilere de eşit imkanların sağlanabilmesi ile mümkündür.

-Cemevleri meselesinde işe elektrik, su paraları, personel giderleri gibi Cemevlerinin çeşitli masraflarının karşılanmasını içeren önemli bir adım  ile başlanabilir. Ne yazık ki çok daha önce çözümlenmesi gereken bu konu AİHM’de dava konusu olmuş ve 26 Nisan 2016 tarihinde AİHM Büyük Dairenin kararıyla da Anayasamızın eşitlik ilkesinin de bir gereği olarak elektrik ve su giderlerinin devlet tarafından karşılanması gereğine hükmedilmiştir. Bu karar halihazırda uygulanmamakta ve bu da Alevi toplumunun devlete karşı güvensizliğini ve ayrımcılığa uğradığı duygusunu güçlendirmektedir. Ayrıca Sünni yurttaşların inanç hizmetleri her şekilde karşılanırken, Alevi yurttaşların inanç hizmetlerine yönelik bu durumun orta ve uzun vadede sürdürülemeyeceği açıktır. Cemevlerinin ibadethane olduğu gerçeği bir an önce resmiyet tarafından da kabul edilmelidir.

-Cemevlerindeki belli bir grubun hakimiyetine dayalı yanlış yönetimler, hemşehricilik ve hukuki birtakım anlaşmazlıklar bulunduğu da görülmektedir. Alevi inancı ve Cemevlerimiz hangi görüş ve ideoloji tarafından olursa olsun basamak olarak kullanılmamalıdır. Bunun önüne geçilmelidir. Çünkü Alevi inancının kimliğinin kendi sorunları orta yerde dururken, Aleviliğin başka amaçlar için kullanılması Cemevlerinin, Alevi kurumlarının varoluş amaçları ile de uyumlu değildir. Bütün Cemevlerinin ortak organizasyon ve gelişmelerine katkı sağlamak üzere, siyaset, ideoloji ve çeşitli çıkar gruplarının baskın olamayacağı, Aleviliği önceleyen Alevilerden oluşan bir kurul oluşturulabilir. Bunun detayları üzerinde çalışılabilir.

-Cemevleri, Alevilik inanç eğitimi ve inanç hizmetleri gibi konularda Alevilerde oluşan ayrımcılığa uğrama duygusunun çeşitli iç ve dış çıkar grupları tarafından kullanılmaya çalışıldığı ve bu bağlamda yoğun propaganda faaliyetinde bulundukları ve belli bir düzeyde kendilerine taban bulabildikleri de görülmektedir. Bunun giderilebilmesi için Türkiye Cumhuriyeti tarafından Cemevleri ile ilgili konular başta olmak üzere Alevi toplumunun inanç ihtiyaçları doğrultusunda güven arttırıcı çeşitli çalışmaların yapılması ve adımların atılması Türkiye’de birlik beraberliğin sağlanması noktasında önemli yararlar sağlayacaktır. Ayrıca 2021 yılının UNESCO tarafından Hünkar Hacı Bektaş Veli Yılı olarak ilan edilmesi ve buna ilişkin çeşitli etkinliklerin yapılacak olması da önemli bir fırsat olarak kullanılmalıdır.

Aksi takdirde bu konu hem bir temel insan hakkı ihlali olarak sürecek hem de ülkemizin iç toplumsal bütünleşmesinin önünde bir engel olmaya ve çeşitli iç, dış odaklarca kullanılmaya devam edilecektir.

Cemevleri’nin ibadethane olup olmadığına ancak ve ancak Aleviler karar verebilir. Alevilerin dışındakilere düşen de onların bu kararına katılmasalar da saygı duymaktır. Devlet eğer başka inanç toplumlarını, Türkiye’de Sünniliği finanse ediyorsa, Alevileri de inanç hizmetleri bağlamında finanse etmelidir. Burada önemli olan Alevi toplumunun kutsal değerlerine saygı duymak ve iç işlerine müdahale etmemek olmalıdır.

Cemevleri ibadethane olarak, Aleviler talep ediyor diye değil, anayasanın eşitlik ilkesi ve inanç özgürlüğünün bir gereği olarak tanınmalıdır.

Sosyal Medyada Paylaş
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ