ALEVİ PORTAL

OCAKLAR VE OCAKLARIN TARİHSEL GELİŞİMİ -2-

Veli SALTIK

Araştırmacı Yazar Veli SALTIK 1970 yılında Akçadağ Öğretmen Okulu'nu bitirdi. Alevi tarihi ile ilgili yayınlanmış kitapları bulunmaktadır.
Halife El Mehdi, 775 yılında Horasan Bölge Valiliği’ne Müslim oğlu Muaz’ı atadı. Onunla birlikte bölgeye büyük bir ordu gönderdi. Muaz, uzun uğraşılardan sonra 778 yılında Seyyit El Mukanna’nın isyanını bastırabildi. Mukenna ve isyancılarından bazıları, Gilan ve Deylemistan’a kaçtılar. Önemli bir bölümü ise Maveraünnehir’e (Seyhun-Ceyhun nehirleri arası) kaçtılar. Hallaç Türkleri de Kuzey-doğuya çekilerek Ceyhun vadisinde “Tuhara” bölgesine yerleştiler.
Türk Yurduna giden öncü Seyyit ve Şerifler, Ceyhun vadisinin iki yakasında yaşayan Güney Karluk Türklerini;
Tuhara’da yaşayan Göçebe Hallaçları;
İlak, Kiş ve Buhara’da yaşayan yerleşik halkları İslam’a kazandılar. Ancak Seyyitlerin bu İslam anlayışları, Emevi ve Abbasi İslam’ına benzemiyordu.
Azarbaycan ve Gilan’da İlk Alevi Oluşumları
Bugünkü Anadolu Aleviliğine benzeyen ilk Alevi oluşumlarının asıl temelleri Azarbaycan-Gilan-Deylem bölgesinde atıldı.
İslam Orduları 651 yılında Sasani İmparatorluğu’nu yıkınca, Sasani prensleri ve beyleri Elburuz sıra dağlarının koruduğu kuzeydeki Gilan, Deylemistan ve Tabaristan bölgesine yerleşip, burada Arap işgalcilerine karşı savaşmaya devam ediyorlardı. Bu bölgeleri kısaca özetleyelim:
Deylemistan;
Elburuz dağlarının kuzeyinde, Hazar Denizinin güneyinde yer alır. Elburuz dağları, aşılması zor, yüksek ve sarp dağlardır. İran’la bölge arasında doğal bir set oluştururlar. Lehican, Rudbar, Şahsever ve Ruyan kentleri, Deylem sınırları içerisinde kalan önemli kentlerdir.
Gilan;
Elburuz dağlarının güneybatısında, bugünkü Tahran-Tebriz kentleri arasında bulunan, önemli tarım alanlarına, yayla ve meralara sahip bir bölgedir. Batı sınırı Kızılüzüm ırmağına dayanır. Doğuda Tahran’a dek uzanır.
Tenkaban, Reşt, Bender Enzeli, Ramser ve Rudişar kentleri bölgenin önemli kentleridir.
Tabaristan;
İran’ın kuzeyinde, Hazar denizi ile Elburuz dağları üzerinde yer alır. Batıda Deylemistanla komşu olan bölgenin doğu sınırları, bugünkü Kümbed-i Kavus kentine dek uzanır.
Amul, Babul, Sari, Benderi Türkmen, Gürgan, Damğan, İmamşehr ve Kümbed-i Kavus kentleri, Tabaristan’ın önemli kentleridir.
İslam öncesi İran’ın en kalabalık nüfusuna sahip bölge bu bölge idi.
Rafael Blaga:
“Deylem-Gilan-Tabaristan’da yaşayan Gilek, Amol, Tabari halkları, M.Ö. 3000 yıllarında Aryanilerden önce gelip kuzey İran’a yerleştiler” diyor. (Blaga, 1997).
Azarbaycan:
Azarbaycan’da çok eskiden beri önemli bir Türk nüfusu yaşamakta idi.
Heredot:
“Sakalar, Asur kitabelerinde ismi “Gog” diye yazılan liderlerinin öncülü-ğünde M.Ö.665 yılında Kımmerleri sürerek, Kuzey Azarbaycan’a geçmişlerdi. Gence ilinin batısında “Gogaren” denen yere ve Gence’in doğusunda “Sakasen” denen yere yerleşmişlerdi” diyor. (Heredot, 1973, 46)
Zeki Velidi Togan:
“Uthi Türkleri, Sakalarla birlikte gelip Gilan ve komşu Azerbaycan’a yerleştiler. Kazvin yakınlarındaki Khalkal kalesini bu Türkler yaptılar” diyor. (Togan, 1981, 169)
Yine Togan:
“M.S.305 Yılında Sabir (Sabur) Türkleri, Kafkasya’yı aşarak gelip Azarbay-can’a yerleştiler”. (Togan, 1981, 171-172).
Yine Togan:
“460 Yılında Ağaçeriler (Türkiye’deki Tahtacılar’ın ataları), Kuzey Kafkasya üze-rinden Azarbaycan’a geldiler. Kazvin yakınlarındaki Khalkhal bölgesine yerleş-tiler” diyor. (Togan, 1981, 173; Blaga, 1997, 86).
Sasani imparatoru Hüsrev, Türk imparatoru İstemi Han’ın kızı Takum Hatun ile evlenince, bu bölgeye önemli bir Türk nüfusu yerleştirdi. Bunların arasında önemli kitleyi Akhunlar (Eftalitler) oluşturuyordu.
Kısacası Azarbaycan’da yoğun bir Türk nüfusu yaşamakta idi. Yukarıda aktardığımız Horasan’da isyan eden İmam Zeynel Abidin’in torunu El Mukenna ve yandaşlarının 778 yılında Abbasilere yenik düşünce bir bölümü, Gilan ve Azar-baycan’a sığındılar. Gilan ve Azarbaycan halkları, Arap egemenlerine karşı savaşan bu sığınmacılara sığınma hakkı verdiği gibi, onlara karşı büyük saygı duyuyordu.
Bunun üç temel nedeni vardı:
Birincisi; Seyyitlerle ortak bir düşmana sahip idiler.
İkincisi; Seyyitlerle Gilan-Deylem prensleri akraba idiler.
Üçüncüsü; Seyyitler, Türklerle de akraba idiler.
Devam Edecek
Sosyal Medyada Paylaş
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ