HACI BEKTAŞ ve SEYİT ALİ SULTAN etkinlikleri
Suriye ‘de akıl almaz işler oluyor. Gazze zaten çağdaş bir cehennem. Lübnan ağır ABD baskısı altında parça parça olmuş. İsrail fütursuz saldırganlıklarına, cinayetlerine devam ediyor. Bu bölgede kalmış tek devlete benzeyen yer Türkiye. O da çürümüş, liyakatsiz bir yapı içinde. Bir zamanlar kurulu bir devlet varmış gibi duruyor ama çok liyakatsiz yöneticilerin yönetiminde. Ormanlar cayır cayır yanıyor, sahtekârlar sahte diplomalar ve imzalarla her kurumun içine girmiş, sınav soruları önceden uygun adaylara aktarılıyor, hükümetin beğenmediği CHP ‘li belediyeler adeta kasırga düzeyinde silkelenmekte, başkanları hapiste, bir ne olduğu anlaşılamayan Barış Süreci sohbeti sürüp gidiyor.
Bu hengâmede Alevi sorunları da zaman zaman görünüyor ortalıkta. Bizi çok etkileyen bazı olaylar da aynı tufanın içinde. Yasa ve hukukumuz AIHM kararları ile Alevi sorunlarının nasıl çözüleceğini netleştirmiş ama kurumlarımız hala yetkisiz ve otoritesiz siyasiler huzurunda küçük problemlerine yeni çözümler arıyorlar. Kurumlarımız birbirine girmiş, kimin ne yaptığı belirsiz. Birbirleri aleyhinde ifadeler havada uçuşuyor, yetkisiz kişilerin yetkili imiş gibi açıklamaları ve bir yığın incir çekirdeğini doldurmaz olay büyük bir ciddiyetle tartışılıyor.
Hafta sonunu Yunanistan ‘da geçirdik, orada da 700 yıllık SEYİT ALİ SULTAN etkinliklerini kontrol etmek isteyen, Alevi- Bektaşi varlığını görmek istemeyen ve yıllardır etkinlikleri zayıflatmak için seçilmiş müftü ve Sünni kesim tarafından da el altından desteklenen paralel etkinlikler düzenleyenler var. Kendi vatandaşlarına karşı, AİHM kararlarına göre insan hakları aykırı uygulamalar yapan Yunanistan bu uygulamaların bir kısmını düzelten bir yasa çıkarmış. Bu yasa ile Seyit Ali Sultan bölgesinde Büyük Derbent ‘te yapılan CEMEVİ, İBADETHANE Statüsü kazanmış. Bazı kurumlaşma kolaylıkları sağlanmış, hepsine değilse de bazı AIHM kararlarına uyulmuş, bir bakıyorsun oradaki Türk azınlık içinden dahi Aleviliğin inanç olarak kabulüne karşı olan birileri bu kadarına bile tepki gösterenler var. Birileri de o küçücük topluluğu bölmek isteyenlere buradan destek vermeye çalışıyor.
Türkiye ‘ye döndük gördük ki burada da artık gelenekselleşmiş olan “16-18 Ağustos HACIBEKTAŞ buluşmaları” Kültür Bakanlığı nezdinde kurulan Alevi – Bektaşi daire başkanlığı düzenlemeleri ve yoğun bir idari yönetim desteği ile 12-13 Ağustos’a kaydırılmak isteniyormuş. Dışlanmış, ezilmiş ve hakları verilmemiş, 1983 ‘ten bu yana çocukları zorunlu olarak DİN derslerinde SÜNNİ eğitime maruz bırakılmış bir toplumun 16 veya 12 Ağustos ‘ta bir araya gelmesi neyi değiştirecek bilmiyorum ama bir geleneği kırmış olmayı başaracaklar herhalde. Hani bir ucunu kıralım gerisi gelir, bunları da Cuma namazına getirir, kadınlarının başını örteriz gibi bir beklenti ile mi yapılmış bu değişiklik anlamak mümkün değil. Tüm sorunlarımızı çözmüş bir ülkeymişiz gibi, 12 ve 16 Ağustos üstüne bir çatışma açılıyor. Tartışmayı başlatan da devletin Alevi toplumuna hizmet edecek diye açtığı bir devlet kurumu. Hatırlatmak isterim ki 1826 ile 20 yüzyılın ikinci yarısına kadar da HACIBEKTAŞ etkinlikleri bile yoktu Cumhuriyet ‘ten sonra İlk HACIBEKTAŞ etkinliği 1964 ‘te yapıldı. Yaklaşık 250 yıllık aradan sonra dipdiri ayağa kalkabilen bir inancın bir etkinliğinin tarihini iki üç gün kaydırmaktan ne beklenebilir ben anlayamadım. Benim bir diyeceğim yok ancak “EL İNSAF !” diye bitiriyorum bu kısa yazımı.
Saygı ve sevgilerimle
5.Ağustos.2025