Cemevleri
Değerli dostlar,
Ülkemizde ve çevremizde olaylar o kadar hızlı gelişiyor ki, bir olayı irdelerken bir başkası üzerine geliveriyor ve çok önemli sorunlar üzerinde yeterince düşünülüp tartışılmadan atlanıveriyor.
Son günler de böyle geçmekte, yine de bizi en çok yoran konuları bir gözden geçirmeye çalışalım.
2008 yılında bir yasa çıktı, İbadethanelerin elektrik parası da bu yasanın konusu idi. İç hukukta Cemevlerinin elektrik parası sorunu çözülemedi konu AİHM ‘e gitti ve AIHM ‘den 2.Aralık.2014 ‘te 32093/10 sayılı “ CEMEVİ İBADETHANEDİR” kararı çıktı, Hemen ardından YARGITAY 3. Hukuk Dairesi 28.Mayıs.2015 ‘te 2015/9711 sayılı kararı ile CEMEVİ İBADETHANEDİR konusu iç hukukta da yerini bulmuş idi. Yargıtay Kararının ilgili paragrafı şöyledir;
“Tüm bu maddeler ve özellikle Uluslararası Sözleşme hükümleriyle birlikte normatif düzenlemeler kapsamında hukuki olgulara göre; cemevlerinin ibadethane kapsamında değerlendirilmesi gerektiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve 14. maddelerine aykırı olduğunu bildirir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı Davası Başvuru No:32093/10 kararı da dikkate alınarak, davalı vakıfta, alanında uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak; sözkonusu vakfın ibadethane kapsamında değerlendirilecek bu bölüme ait aydınlatma giderleri tam olarak tespit edilmeli ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.”
Kısaca değerli dostlar ülkemizde geçerli olan İÇ HUKUK kurallarına göre, CEMEVLERİ 28 Mayıs 2015‘ten bu yana, yani dokuz senedir resmen İBADETHANEDİR. İBB Alevilere bir yeni destek sunmamış, sadece İÇ HUKUK gereğince yapacağı hizmetleri belirlemiştir. Sİyasi otorite yani Cumhurbaşkanlığı CEM EVLERİNE İBADETHANE STATÜSÜ vermemiş, bu konu TBMM ‘de de tartışmalara yol açmış ve 7412 sayılı torba yasa çıkarılmıştır. İşin hukuki yanı açıktır, ulusal ve uluslararası hukuka göre CEMEVİ İBADETHANEDİR. Ancak ülkemiz siyasileri bu gerçeği göz ardı etmektedirler.
Şimdi için bir başka boyutuna değinmek istiyorum, YARGITAY 3. Daire kararına gre mahkemelere başvuran CEMEVLERİ de İBADETHANE statüsü almıştır. Ama ne yazık ki, 2015 MAyıs ayından Kültür Bakanlığı’na bağlı “Alevi – Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı”’nın Eylül 2022 ‘de kuruluşuna kadar sadece 8 evet yazı ile de SEKİZ Cemevi İBADETHANE statüsü almak için gereken işlemleri tamamlamıştır.
Şu soruyu kendimize sormalıyız: Acaba 2015 ‘ten 2022’ye kadar geçen yedi senede sadece sekiz yerine ikiyüz veya sekizyüz CEMEVİ statüsünü tescil etse idi bugünkü sorunları bu ölçekte yaşayacak mı idik? Kurum yöneticileri neden bu kadar yılı boş geçirdiler ve sonra iktidar İBADETHANE statüsünü vermeyince yedi yıl görmezden geldikleri AIHM ve YARGITAY kararını neden ve nasıl hatırladılar? Gününde haklarını tescil edip kayıt altına alsalardı bu hale düşülür mü idi?
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin geçtiğimiz hafta ibadethaneler listesine CEMEVLERİNİ de eklemasi doğal bir durum iken sanki ALEVİ dünyasında bir bayram sevinci yaşadık. Oysa biz hakkımızı almamıştık, hükümet statümüzü kabul etmemiş ama elektrik parasını ödemeyi kabul ederek bir zımmî çözüm üretmeye çalışmıştı. Ancak bütün bu kargşada yasal haklarını gününde almayan ve toplumlarını birilerinin vicdan ve kararına terk eden ALEVİ KURUMLARI ve onların sorumsuz yöneticilerinin sorumluluk payı yeterince tartışılmadı. Külahlarımızı önümüze koyup neden böyle oldu, neden yedi sene hiç bir ey yapmadan bekledik, neden bu uzun yıllar boyunca sadece sekiz Cemevi hukukun gereklerine uydu sorularının enine boyuna tartışmamız gerektiği kanısındayım.
Ülkemizde ağır bir toplumsal çöküntü yaşanmakta, bir yandan kadına karşı şiddet, öte yandan çocuk istismarları ve tecavüzleri, uyuşturucu bağımlılığının yükselmesi, hukukun tartışılır hale gelmesi, hırsızlık, soygun ve haksız kazanç alışkanlıklarının tırmanması gibi ağır toplumsal ve kültürel sorunlarımız var. Aleviler olarak asimilasyon baskıları altındayız. Çocuklarımız okullarda çağdışı bir eğitime tabi tutulmakta. İçimizde Alevi imiş gibi dolaşan ama Alevilikten çok kendi çıkarları ile uğraşan çok sayıda yetersiz, bilgisiz ya da ne yaptığının pek de farkında olmayan sorumsuz kişiler var.
ALEVİ kurumlarının ALEVİ inanç, yaşam ve ahlâk kurallarını her boyutta tartışması, kamu oyu ile paylaşması ve bu ahlakî çöküntüden hem Alevilerin, hem de toplumumuzun en az hasarla çıkabilmesi için neler yapılması gerektiğini ve kurumsal yapılarımızın ciddi bir şekilde tartışılması gerektiği bir zamandayız.
HIZIR iyi niyetli Alevi dostların yoldaşı olsun!
15.09.2024