İnsanın Dört Kapısı
Bir zamanlar uzak bir diyarda, kendi hakikatini arayan bir derviş vardı. Adı önemli değildi, çünkü o kendi adını değil, özünü bulmak istiyordu. İnsanı, diğer canlı cansız ne varsa bunların hakikatini, yaşamın anlamını merak ediyordu. Bir gece uyku ile uyanıklık arasında içinden bir ses işitti:
“Ey yolcu! Kendini bilmek için dört kapıdan geçmelisin. Her kapıda bir hal, her halde bir makam seni bekler.”
Derviş, yola koyuldu hiç düşünmeden.
Şeriat Kapısı – Hukuka İtaat Hali
Derviş ilk kapıya vardığında, orada ibadet eden insanlarla karşılaştı. Ellerinde kitaplar, gönüllerinde kurallar vardı. Kapının üzerinde şu yazı parlıyordu:
“Söz verdin, şimdi şimdi o sözü tut.”
Derviş orada ibadetin, kurallarını, disiplinini, eline ve diline sahip olmanın önemini öğrendi. Fakat kalbine şu soru düştü:
“Kuralların ötesinde de bir sır var mı?”
Tarikat Kapısı – Mücadele Hali
İkinci kapıya vardığında, dervişler nefsleriyle savaşıyordu. Kimi öfkesini yenmeye, kimi mal sevgisini bırakmaya çalışıyordu. Kapının üstünde şöyle yazıyordu:
“Nefsini bil, kendini bil.”
Derviş orada sabrın, hizmetin, kardeşliğin hazzını tattı. Ama içinin hâlâ tatmin olmadığı bir hal vardı ruhunda.
“Benliğimin derininde bir ateş daha var. Onu da bulmalıyım.” dedi kendi kendine.
Marifet Kapısı – Bilme Hali
Üçüncü kapıda âriflerle karşılaştı. Onlar ne kitapla ne de kuru mücadeleyle yetiniyordu. Kalpleri ilim, irfan gözleri nurla doluydu. Kapının üstünde şöyle yazıyordu:
“Hakikati bilmek, kendini bilmektir.”
Derviş burada kâinatın bütün sırlarını, yaratılışın hikmetini öğrendi. Yıldızların sessiz zikrini, taşların sabrını dinledi. Fakat gönlünün en derininde bir özlem vardı:
“Bilmekten öte, olmak gerek.”
Hakikat Kapısı – Kavuşma Hali
Son kapıya geldiğinde, kapı yoktu. Ne yazı, ne perde, ne de engel. Sadece bir ayna duruyordu. Derviş aynaya baktığında kendi yüzünü gördü. Birden kalbine bir ses indi:
“Ey yolcu! Sen aradığını hep kendinde aradın. Ben senim, sen Ben’sin.
Hatırladın mı”?
Derviş o anda gözyaşlarına boğuldu. Çünkü artık anladı:
Ve derviş Yunus Emre’nin dizelerini hatırladı:
“Bir ben vardır bende, benden içeri…