Yol önderlerini sevmek yetmez: Öğretilerine sadakat gerekir
Toplumların tarihinde bazı isimler vardır: Önder, pir, bilge, lider rehber gibi.
Onlar yalnızca yaşadıkları dönemin değil, kendilerinden sonra gelen nesillerin de ufkunu belirleyen uzak görüşlü insanlardır. Adlarını duvarlara asarız, sözleri dillerimizde dolaşır, yüzlerine bakınca hürmetle anarız. Ancak ne acıdır ki, sevginin en coşkulu olduğu yerde bile öğretiye uzaklık yaygın bir gerçektir.
Bugün birçok inanç ve kültür grubunda, “Yolundan gidiyoruz” denilen önderlerin düşünceleri çok bilinmez; fotoğrafları asılır ama mesajları okunmaz; adları yüceltilir fakat hayatlarının ana prensipleri anlaşılmaz. Kerametlerine odaklanılır ama orada verilmek istenen mesaj ilgi çekmez. Sevgi büyüktür, evet, fakat bilinçsiz sevgi, yoldan çok sembole bağlılık doğurur.
Sembol, insana ait bir ihtiyaçtır. Ama semboller ancak bilgiyle birleştiğinde anlam kazanır. Yol önderlerini sadece bir kimlik, bir grup aidiyeti ya da duygusal bağ unsuru hâline getirmek, aslında onların misyonuna yapılan en büyük haksızlıktır. Çünkü önder dediğimiz kişiler, fotoğraflarının asılması için değil, insanın kendini dönüştürmesi için yaşadılar.
Ne yazık ki bugün birçok toplulukta “önder sevgisi”, öğretinin önüne geçmiş durumda. İnsanlar iannaç ya da kültürel önderinin bir sözünü bile okumadan, hayatını anlamadan, yaşadığı mücadeleyi bilmeden, inancın temel kavramları üzerine hiç düşünmeden “biz onun yolundayız” diyebiliyor.
Oysa bir yol, ancak yürüyerek yol olur.
Ve yürümenin ilk adımı bilgidir.
Neden Öğreti Bilinmiyor?
Bu durumun birkaç temel nedeni var:
Birçok inanç grubu, öğretisini yazılı değil, sözlü olarak aktarmıştır. Ya da yazılı aktarımlar yok edilmiş, elde kalanlar ise çeşitli müdahalerle özünden koparılmıştır. Sözlü aktarım zamanla eksilir, kayar, zayıflar. Bu da öz bilgiden uzaklaşmayı beraberinde getirir.
Topluluk içi ritüeller, semboller ve kimlik unsurları maalesef öğretinin kendisini gölgede bıraktı. İnsan için sembollere odaklanmak daha kolayımıza geliyor.
Birçok kişi, “Bize kadar böyle gelmiş” diyerek öğretinin aslını sorgulamadan kabullenir; okumak, araştırmak, kaynak taramak zorlu geldiği için sevgi ile bağlılık arasında bir çelişki oluşur.
Bazıları, önderlerin yüz yıllar önce söylediği hakikatlerin bugün geçerli olmadığını sanır. Oysa hakikat çağlar üstüdür; değişen yalnızca yorum yöntemidir.
Bir yol önderinin portresini duvara asmak saygıdır. Ama onun ilkelerini hayatına taşımak sadakattir.
Gerçek bağlılık, önderin sözlerini öğrenmekle başlar; düşüncesini anlamakla, neden o yolda yürüdüğünü kavramakla güçlenir. Öğretisini bilmeyen bir topluluk, zamanla önderini de yanlış anlar; hatta bazen hiç söylemediği sözleri ona mal ederek kendi yanlışlarını meşrulaştırır.
Bugün birçok toplumsal yapı, bu yüzden kendi içinde çelişkiye düşmektedir: Söz önderin, davranış ise tamamen başka bir dünyanın.
Ne Yapmalı?
- Önderlerin eserleri, mektupları, şiirleri, hitabeleri, yaşadığı tarihsel bağlam… Bunların okunması, tartışılması ve güncellenmesi gerekir.
- Bir isim ya da fotoğrafın arkasındaki düşünceye yoğunlaşmak, duygusal bağlılığı bilgisel sadakatle bütünler.
- Her topluluk, kendi öğretisini öğrenmek için düzenli bilgi halkaları, okuma grupları ve seminerler kurmalı.
- Öğretiye körü körüne değil; anlayarak, sindirerek, sorgulayarak bağlanmak gerekir.