ALEVİ PORTAL

SINIRLANMIŞLIK,  ALEVİLER VE  İKİNCİ KİŞİ

Yüksel MERİÇ

Geçtiğimiz bir gün evimin yakınlarındaki bir parka gittim. Bahara yeni erişmiş, yirmi civarında irili ufaklı ağaçlar, ağaçların gölgesinde insanlar, kediler, köpekler yemyeşil çimenler üzerinde dinleniyorlardı.

Ben de sırtımı bir ağaca yaslayıp, çimen üzerine oturuverdim. Kısa bir süre sonra yaşlı sayılamayacak bir kadın, tahminim üç yaşındaki bir kız çocuk ile aynı mekâna geldi.

Çocuk bu, görmüş yeşilliği durur mu.

Taşmak ister, coşmak ister, kendini aşmak, yeni şeyler keşfetmek ister.

Önce çimenliğe dökülmüş ağaç yapraklarını avuçlamaya kalktı yaramaz şey.! Anneannesi olduğunu öğrendiğim kadın:

-Bırak onları, elin pislenir, pis onlar!

Diyerek çocuğu kaldırdı yerden.

Ne yapsın çocuk durur mu,  elini kurtarmasıyla kendini toprağın şefkatine ve güneşin sıcaklığına teslim etmiş bembeyaz bir kediye yöneldi, tam sevecekken yakalandı yine anneanne tarafından:

– Gel buraya tırmalar seni!

Kolundan tutarak çekiştirdi. Az sonra sakinleşen anneanneyi atlatıp,

Orada sakin sakin uyuyan bir köpeğe yöneldi.

-Çocuğum ne yapıyorsun ısırır seni gel buraya! Diyerek bir kez daha engelledi.

Demem o ki, şu pis, bu ısırır, şu tırmalar, elbisen kirlenir, yapma, etme, koşma…

Tam bir beyin sınırlama operasyonu. Tabi kadıncağız ne bilsin.

Alevi toplumunda da bir tür sınırlanmışlık var maalesef.

Konuya destek olsun diye farklı açıdan bir örnek vermek isterim:

İki kişiden, sosyalizmi anlatması istenmiş.

Birinci kişi, Che’den bahsetmiş: Dağlara çıktı, savaştı, aslanlar gibi direndi, sonra öldürdüler. Sonra Rusya’da devrim oldu demiş, Çin’de devrim oldu demiş, Türkiye’de de olacaktı ama darbe oldu, çok genç öldü, idam edildi demiş. Şöyle haksızlık yapıldı, böyle işkenceler oldu demiş durmuş.

İkincisi ise; Ekonomi politikten söz açmış, artı değerden bahsetmiş, emek sömürüsünün toplumsal zararları, eğitimde, sağlıkta adaletsizliğin ortaya çıkışı ve bunu sonuçları,  gelirin adaletle dağılımı ve daha bu gibi konulara değinerek, sosyalizmin öğretisinin insanlar tarafından benimsenmesi gerektiğini söyleyerek, dünya insanlığına, çevreye ve diğer canlılara faydalarını anlatmış ikinci kişi.

Şimdi sormak gerek kim sosyalizmi anlatmış oldu. Tabii ki ikinci kişi değil mi.

Çünkü birinci kişi sadece sosyalist tarihte birkaç sahne, olay anlattı ama sosyalizmin öğretisini anlatmadı.

Aleviler de de durum çok benzer.

Birinci kişi; Hz. Ali’ye haksızlık edildi, halifelik verilmedi der, Hz. Ali’nin Nokta metaforunu es geçer, Kerbelâ’da öldürdüler Hüseyin’i, Abbas’ın kollarını kestiler diyerek inanç önderlerimizin acı sahnelerini anlatarak, Hüseyin’in İnsna-ı Kâmil mertebesinin önemini,  dünyaya bakışını anlatmadan geçer,  şu tarihte aşure pişirilir, bu tarihte kurban kesilir diyerek  Alevilik anlattığını zannetmiş. Burada aşure gibi gelenekleri küçümsediğimi düşünme e mi! Çünkü aşurede de bize anlatılmayan önemli bir işaret var!!!

İkinci kişi, Hz. Ali’nin de çokça üzerinde durarak kendi zamanında hep anlattığı, Varlığın Birliği (Vahded-i Vücüt), Kainatın aynası insan, Ene-l Hakk, zahir, batın, devriye gibi kavramlar üzerinde durarak, İnsanın, hayvanların, bitkilerin bir vücut olduğunu, anlattı ikinci kişi.

Sevgi denen mucizevi ilacı anlattı ikinci kişi. Dünyanın bir ucundaki insanın da kendinden, kendisinin de ondan olduğunu anlattı ikinci kişi.

Damlanın içinde deryanın olduğunu, her insanın mutlaka Arifler makamına erişmesi gerektiğini, BİR’lik sırrına vakıf olunması gerektiğini, kötü huyların terk edilerek, iyi huylarla bezenilmesi gerektiğini, bu sayede Tanrı’nın ilmine yaklaşılabileceğini,  tanrının insanda gizli olduğunu, Kainatın işleyişini, insanın esasen küçük kainat olduğunu, üretmenin, paylaşmanın önemini, Hz. Ali’nin ‘Ben, B’nin altındaki noktayım’ diyerek hem mütevaziliği, hem de her şeyin bir noktada gizli olduğunu, bunları anlatırken de, bilincimizin yükseltilerek ne anlatımak istendğinin kavranılmasını, bu sayede, yeryüzünün cennete döneceğini, savaşların, yoksullukların yok olacağını anlattı ikinci kişi.

Devamla, Hacı Bektaş Velinin, insanın 4 kapısının batıni manalarını, 3 lerin, 5 lerin, 7 lerin zahir ve batın manalarını, Orucun batıni anlamını, muhabbetin bulunmaz bir nimet olduğunu, şeriat kapısının iyi bir başlangıç olmasının yanı sıra bir an evvel, tarikatı da aşarak marifete erişilmesi gerektiğinin önemini anlattı ikinci kişi.

Ozanlarımızdan Dertli Baba’nın:
Ervah-ı Ezelde evvelki safta, dizeleriyle ne anlatılmak istendiğini

Edip Harabi’nin ;

Adem ile işte burda birleştik, Nokta-yi ama’ya girdik yerleştik

sözündeki noktanın ne olduğunu ve daha onlarca deyiş nefeslerde geçen sırlı cümlelerin insana ne anlattığını anlattı ikinci kişi.

Ya da, Yunus Emre’nin:

Şu adem dedikleri, el ayakla baş değil, Adem manaya derler, suret ile kaş değil sözlerinin önemine değindi ikinci kişi.

Şimdi kim Alevilerin öğretisini anlatmış oldu sizce?

İşte sınırlanmışlıktır bunun adı. Birkaç tarihsel acı olay anlat, iki-üç ritüelden bahset,  Alevilik anlattım de, bitti gitti.

Bize bu kadar yer dediler ve sınırlandık.

Öğretiyi unuttuk.

Ve ne yazık ki o birinci kişi hep önde, ikinci kişi ise toplum nezdinde hep ikinci kaldı. H. Bektaş Veli demiş ya; şeriat kapısı insanları şekil ibadeti yapar ve halk nezdinde makbul olurlar. Oysa arifler gönül ibadeti yaparak Hakk katında makbuldürler.

Hakk saklaya, Hızır bekleye diyelim.

Aşk ile.

 

Sosyal Medyada Paylaş
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ