ALEVİ PORTAL

SIDKİ BABA’YA BÜYÜK HAKSIZLIK

Yüksel MERİÇ

Asıl adı Zeynel Abidin olan Sıdkî Baba, 1865 yılında Mersin’in Tarsus ilçesine bağlı Yenice köyünde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Mehmet, annesinin adı ise Eşeli’dir.

Kardeşiyle birlikte köy medresesinde okuma yazmayı öğrenen Sıdkî’nin, henüz altı yaşındayken “Pervane” mahlasıyla şiir söylemeye başladığı rivayet edilmektedir. 12 yaşındayken annesi izin vermemesine rağmen gönlündeki aşk ateşiyle evden kaçarak ününü duyduğu Hacıbektaş Veli Dergâhı’na gider. Sıdkî’nın şiirlerinden Hacıbektaş Dergâhı postnişini Feyzullah Efendi’ye intisap ettiğinde, yani 1876 yılında 12 yaşında olduğunu anlamaktayız. İki yıl sonra annesine duyduğu hasret nedeniyle mürşidinden üç ay izin alarak Yenice’ye gelen Sıdkî, Dergâh’a döndüğünde Feyzullah Efendi’nin vefat ettiğinin haberini alır. Dergâh postuna Feyzullah Efendi’nin büyük oğlu Cemalettin Efendi oturur. Sıdkî aynı zamanda medrese arkadaşı olan mürşidi Cemalettin Efendi’ye bağlılığı o derece güçlüdür ki, Cemalettin Efendi kendisine on dört yaşındayken o zaman kadar şiirlerinde kullanmış olduğu “Pervane” mahlası yerine, “Sıdkî” mahlasını verir. Sıdkî; “On dört yıl dolandım pervanelikte/ Sıdkî ismin buldum divanelikte” şeklindeki dizelerinde ve daha birçok şiirinde bu mahlası alışını konu edinir.

Şimdi haksızlık kimden ve nasıl geliyor, bu konuyu açalım.

Özellikle Avrupa’da yaşayan ve kendini PİR olarak tanıtan bazı kimseler, Alevilerin HZ. Ali ile ilgisinin bulunmadığını, sadece Kerbelâ olaylarında İmam Hüseyin’e yapılanları onaylamadıkları için ona saygı duyduklarını  ama Alevilerin  inanç esasları açısından bir ilişkilerinin olmadığını anlatarak, Alevilik adında  bir inanç olduğunu ve bunun çok eski olduğunu söyleyerek, SIDKİ BABA’nın aşağıdaki deyişini de bu tezlerine alet ederler.

On dört (Bin!) yıl dolandım Pervanelikte
SIDKÎ ismim buldum divanelikte
Sundular aşk meyin mestanelikte
Kırkların ceminde dar’a düş oldum”

Beyefendiler, buradaki 14 yılı, 14 bine çıkararak ‘gördünüz mü Sıdki baba 14 bin yıl demiş, oysa 14 bin yıl önce Hz. Al yoktu’ demektedirler.  Birçok dergâhta olduğu gibi Hacı Bektaş dergâhında da oraya yeni gelen  derviş ya da talipler için PERVANELİK, biraz eğitim sonrasında kalabilecekleri yaşam alanı olan DİVANELİK, iyi bir batıni eğitim aldıkları yer MESTANELİK ve sonucunda da CEM olmaya engeli kalmadığında MEYDAN a gelir ki o meydan da CEM MEYDANI’dır. Bu bölümler dergahlardaki 4 kapı eğitim sisteminin gereğidir.

Bunları da yok sayarak aslında Hacı Bektaş’a da üstü örtülü bir savaş söz konusudur.

Oysa ki Sıdki Baba 14 yıl boyunca Hacı Bektaş Dergâhına hizmet ettiğini bu nedenle de yukarıda da yazdığım  gibi SIDKİ mahlasını aldığını anlatıyor. Bunun en büyük kanıtı ise yine kendisine ait başka bir deyişte saklı.

“Er ceminde agâh oldum bu sırra
Yüküm cevahirdir çözmem her yere
On dört sene hizmet ettim bir pire
Bu SIDKI mahlasın kazandım yeter”

Başka bir deyişinde de kendisi içindeki çerağı yakanın Ehi beyt olduğunu söylüyor:

Bahçesini serçeşmeden su varan
Muhabbet meyvesi biter firavan
Ehl-i Beytten çerağını uyaran
Kıyamete kadar kararmaz imiş.

Şimdi Yazdığı Duaz-ı imam’a bakalım.

İlâhi Mustafa, Mürteza hakkı
İnsan-ı Kâmilden ayırma bizi
Yüz-i yirmi dört bin Enbiya hakkı
İnsan-ı Kâmilden ayırma bizi

***

Desti girimizdir İmam-ı Hasan
Hüseyn-i kerbelâ şah-ı şehid’an
İmam Zeynel, İmam Bakır elaman
İnsan-ı kâmilden ayırma bizi

***

SIDKI’ yam dünyaya eyleme heves
Ruh pervaz edep de kalır bu kafes
Ya ilâhi evvel ahir son nefes
İnsan-ı kâmilden ayırma bizi.

Sonuç olarak eğer bir insan Sıdki babayı kendi gerçekliğinden, köklerinden koparır, kendi emellerine alet ederse bu nasıl bir vicdandır? Bir kişinin sözlerinin içinden bir kelimeyi değiştirerek kendi çıkarları için kullanılmasında hepimizin midesi bulanmaz mı, iğrenmez miyiz? Hak mı bu?

Sosyal Medyada Paylaş
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ