Alevilerin Tarihteki Adlandırmaları
Ali Yenialtun – Alevi terimi daha çok yeni Türkiye’nin kuruluşuyla beraber üst kimlik tanımlaması olarak farklı süreklerin tamamının altında cem edildiği başlıktır. Teresa Bernheimer The Alids adlı eserinde Alevi teriminin Hz. Ali soyundan gelenlere verildiğini ve bu tanımlamanın Hz. Muhammed’in torunlarını tanımladığını belirtmektedir. Alevi terimi tarih içinde genellikle Hz. Ali bin Ebutalib ve Hz. Fatıma evliliğinden süre gelen evlatlarına verilen bir tanımlamaydı. Zamanla Ali soyundan gelenlere tabi olan insanlarda kendilerini onlara tabii olarak Alevi olarak tanımladılar. Heinz Halm, Die Schia adlı eserinde Alevi terimin Arapça kökenli olduğunu ve Hz. Ali soyundan gelenleri tanımladığını yazmaktadır. Tarihte cereyan eden isyan ve başkaldırılarda Alevi inanç grupları farklı isimlerle kendilerini öncü ve hareket liderlerine göre tanımlamışlardır. Örneğin bazı tanımlamalar Kalenderi, Kızılbaş, Bektaşi, Hurufi, Taife-i Işq(Aşık), Rafizi, Karmati vs. vs. olarak kaydedilmiştir.
Kalenderilik
Dört Halife dönemi ardından gelen Emevi ve Abbasi saltanatının siyasi baskı ve Arap milliyetçiliği karşı mevali halklarının isyancı İslam tasavvufi yorumu olarak IX. yüzyılda Horasan ve Maverâünnehir’e kadar geniş bir alanda tezahür etmiştir.
Ebu Ahmed-i Cişti, Baba Tahir-i Üryan, Baba Hemşa ve Ebu Said-i Ebü’l Hayr gibi şahşiyetlerin Kalenderi dervişleri oldukları araştırmacılarca anlatılmıştır. Mehmed Fuad Köprülü ve Ahmet Yaşar Ocak bu sufi tarikatın Cemâleddin-i Savi’den (ölüm 1232-33) sonra Melametilik tarikatına dönüştüğünü eserlerinde belirtmişlerdir. Kalenderilik ve Melametilik daha sonraları Kızılbaşlık ve Bektaşilik gibi günümüze değin ulaşan iki sürek içinde erimiştir.
Karmati
Irak’ın Sevad bölgesinde yaşayan Arap asıllı Hamdan bin Eş’as’tan ( Hamdan el Karmat) ‘’Karmati’’ bir İsmaili daisinden adını almıştır. İsmaililer olduğu tarih kaynaklarınca aktarılmış ve bu gruba dahil olanlar ise kendilerini ‘’Karmati(kızıl gözlü)’’ olarak tanımlamamışlardır. Tercih ettikleri isim daha çok İslam batıni yorumu olan İsmaili Şiiliktir. İsmaililer üzerine araştırmalar yapan Farhad Daftary, Karmatileri İsmaililere dahil olarak kabul eder.
Hurufilik
Seyyid Şihab’üd-din Fadl (Fazlullah Estrabad-i, 1338-1394) İran ve Azerbeycan’da Hurufi mezhebinin kurucusu olarak kabul edilir. Fazlullah Estrabadi’nin Seyyid(Hzi Muhammed ve Ali soylu) olduğu tarihi kaynaklarca belirtilmiştir. Estrabadi’ye ait Cavidanname, Arşname ve Muhabbetname adlı eserleri günümüze ulaşmıştır. Eserlerinde Kur’an ayetlerini sayısal değerleriyle açıklamıştır.
Hurufilik, İslamın batıni yorumu olarak harf ve sayıların kutsallığını kabul edip sembolik anlamlar yükler. Her harfin rakamsal değerleri olduğunu kabul eder. Hurufilik, Bektaşilik ve Kızılbaşlık süreklerini önemli ölçüde etkilemiş ve içlerinde erimiştir.
Kızılbaş
Kızılbaş kavramı üzerine farklı aktarımlar vardır. Bu tanımlamanın savaşlarda kırmızı başlık/miğfer takarak savaşan Hz. Ali’den geldiği vesaire daha farklı zaman dilimlerinde farklı anlatımlarla dillendirilerek Alevilerde anlatılır. Arapça ‘’Rass el Ahmar’’, Farsça ‘’Sehlisor’’, Türkçe ‘’Kızılbaş’’ ve Kürtçe ‘’Sersor/Serisur’’ olarak dillere ve kültürlere tezahür etmiştir.
Brodogi yaptığı çalışmalarda Osmanlının Anadolu’da yaşayan politik düşmanı olarak kabul ettikleri Şii izler barındıran heretik gruplarına verdikleri bir tanımlama olduğunu yazmıştır. Kızılbaş ismi, tarikatın kurucusu olan Şeyh Haydar’ın müritlerine oniki dilimli kızıl tacı giydirmesinden dolayı verildiği aktarılan diğer anlatımdır. Kızılbaşlar, İslam dinini Sünni ve Şii dogmatiğinden farklı olarak yorumlarlar. 16. asırda yaşayan Şah İsmail Hata-i, ordusuna Kızılbaş adı verilmekte idi.
Halm ‘’Die Schia’’ adlı çalışmasında Kızılbaşların İran Şiilerine göre daha esnek olarak İslam çerçevesinde Oniki İmam taraftarı olduklarını, Türkiye, Azerbaycan, İran ve Afganistan’da varlıklarını koruduklarını anlatmaktadır.
Bektaşi
Adını 13. Yüzyılda yaşamış olan Ehlibeyt soyundan gelen Hünkar Hacı Bektaşi Veli’den almıştır. Kendi içinde iki kola ayrılır, bunlar Çelebiler ve Babaganlardır. Çelebiler’de Ehlibeyt soyundan gelenlerin önderliği esas alınırken, Babagan kolunda ise tarikat içinde kendini dini konularda eğitmiş olan ve belirli bir aşamaya ulaşmış olan babalarca inanç ritüelleri sürdürülür.
Bektaşi Babagan Bedri Noyan Dedebaba, Bektaşilerin Müslüman olduğunu ve Hz. Muhammed’in dininin takipçileri olduklarını eserlerinde anlatmıştır.
Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fatıma ve damadı Hz. Ali’den geldiği şeceresinde açıkça görülmektedir. Halm, ‘’Die Schia’’ adlı çalışmasında Kızılbaşların kırsal alanlarda ve Bektaşilerinde daha çok şehirlerde yaşayan Aleviler olduğunu belirtmektedir.
Işkçılar, Hurufiler, Melamiler, Hayderiler gibi birçok tarihte yaşamış olan Ehlibeyt meşrepli batıni tarikatlar Bektaşilik ve Kızılbaşlıkla kaynaşmıştır.
Tarikatın kurucusu olarak kabul edilen Hacı Bektaş-ı Veli Kur’an tefsiri çalışmaları yapmış ve eserleri günümüze değin gelmiştir.
Işıkcılar
Işıkçı olarak telaffuz edilen kelimenin aslı ‘’Işq’’ olup ‘’aşık’’ anlamına gelir. Ne yazık ki bu terim Kızılbaş ve Bektaşilerden ayrı bir oluşummuş gibi anlatılmaktadır. Osmanlı Tahrir Defterlerinde Bektaşi ve Kızılbaş Alevileri tanımlamak için kullanılmış olduğu tarihçilerce kabul edilmektedir. Taifan-ı Işq/Aşıklar toplumu olarak Ehlibeyt sevenleri kastedilmektedir.
Işıkçı Cemaati olarak adlandırılan grup bir Sünni mezhebi olarak çok yakın tarihte gelişmiştir. Kurucusu ise Türkiye’de özellikle sağ partilere verdiği desteğiyle bilinen Hüseyin Hilmi Işık’tır. Işık 2001 yılında vefaatine kadar özellikle komünizme karşı mücadele etmiş ‘’Işıkçı Cemaatinin’ lideridir.
Rafızi
Rafızi terimi İslam dünyasında bütün Şii ve Alevi batıni grupları tanımlamak için ‘’dinden çıkmış, dinden dönmüş’’ olan hakaret amaçlı söylenen Arapça terimdir.
Hakikatcı
Araboğlu Ocağı, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Koçgirili aşiretleri arasında bağlı oldukları Baba Mansur Ocağından koparak kendi örgütlenmelerini yaratmaya çalışmışlardır. Araboğlu, kendisinin Seyyit(Hz. Muhammed torunu) olarak talipleriyle arasında bir farkı olmadığı inancını uygulamaya çalışmıştır.
Hakikatçı olarak bilinen veya tahmin edilen halk ozanlarının eserlerinde İslami oldukları açıkça ifade edilmektedir. Hakikatçı olarak adlandırılan Alevi halk ozanlarından bazıları şunlardır:
Ali Haki Edna
Halil Öztoprak
Perişan Ali
Aşık Mücrimi
Aşık Hüda-i
Aşık Hüda-i Hz. Muhammed ve Hz. Ali inancında olduğunu şu beyitiyle açıkça ifade etmektedir:
Ehlibeyt’e düşman Ali’ye düşman
Muhammed’i sevdim dese yalandır
Pirim Hacı Bektaş Veli’ye düşman
Muhammed’i sevdim dese yalandır
Ali’yi seveni öldürüp asan
Kerbela’da İmam Hüseyin’i kesen
Resul’ün soyuna kasteden süfyan
Muhammed’i sevdim dese yalandır
Muhammed Ali’yi bir can bilmeyen
Sevgisini can evinde bulmayan
Ehlibeyt’in aşkı ile dolmayan
Muhammed’i sevdim dese yalandır
Hüdai Hûda’ya gönül vermeyen
Doğruyu demeye dili varmayan
Muhammed’i muhabbette görmeyen
Muhammed’i sevdim dese yalandır
Etnik Kökenlere Dayalı Tanımlamalar
Çepni
Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügat’ında (11. Asır) Çepniler Oğuzların 21. Boyu olarak sıralanmıştır. İnançsal bir tanımla değildir, bir Türk boyuna verilen isimdir. 1310 yılında yazılımı tamamlanan Cami’ut-Tevarih adlı eserin ikinci cildinde Tarih-i Oğuzan ve Türkan adlı destanında Çepni isminin manasını ‘’Nerede düşman görse durmayıp savaşan’’ olarak belirtmiştir Reşidedin Fazlullah. Alevi olanların olduğu gibi Karadeniz bölgesin ve K.Maraş havzasında yaşayan Çepniler Sünni mezhebindedirler. Günümüz Türkiye’sinin farklı bölgelerine dağılmışlardır.
Franz Taeschner, Çepnilerin konuştuğu dilin tuhaf bir Türk lehçesi olduğunu ve Müslüman olduklarını eserinde belirtmiştir.
Sıraç
Bu tanımlama Arapça kökenli olup ışık, meşale ve kandil gibi anlamlara gelir. Bu sıfat tarihte ilk kez ışık saçan anlamında Hz. Muhammed için kullanılmıştır.
Sıraç terimi inanç mensubiyetinden ziyade 24 Oğuz boylarından olan Begdilli Türmenlerinin bir koludur. İnançtan ziyade Türkmen aşiretinin tanımlamasıdır. Bu aşiret ağırlıklı olarak İslam Alevi ekolünün takipçileridir. Ali Kenanoglu, bir Alevi Ocağı olan Hubyarlıların taliplerinin Sıraç veya Keçeliler olarak tanımlandığını ve bu grubun İslam içinde Kızılbaş Alevi olduğunu belirtir.
Tahtacı
Tahtacılar Oğuzların Beydilli boyuna bağlı olan Türkmen aşiretidir. Batı ve Güney Türkiye’de genellikle Tahtacı ve Ormancılar olarak tanımlanırlar; K.Maraş havzasında yaşayanlar ise Ağaçeri(Baum-Maenner) olarak adlandırılırlar. Bu grup için kullanılan terimde inançtan ziyade etnik kökeni ifade etmektedir. Tahtacılarda Alevi Kızılbaş inancına dahildirler.
Abdal
Abdallar’da Sıraçlar gibi Oğuzların Beydilli boyuna bağlı bir aşiret/oymaktır. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde farklı isimler verilir, örneğin Kirveler, Aşıklar, Carcarlar, Teberler, Tencililer, Farkcılar, Mıtrıplar ve Gevende/Govendeler olarak.
Abdal terimide inançtan daha çok bağlı oldukları boya verilen tanımlamadır. İnanç olarak önemli çoğunluğu Aleviliği benimsemişlerdir. K.Maraş’ta yaşayan Abdalların büyük çoğunluğu Sünni Hanefi mezhebini benimsemiştir.
Aşk ile
24.06.2020 / Ali Yenialtun
Kaynaklar:
https://islamansiklopedisi.org.tr/tahtacilar
https://tr.wikipedia.org/wiki/Muhammed%27in_isimleri
Oğuzlar (Türkmenler), Prof. Dr. Faruk Sümer, 2. Baskı, Ankara Üniversitesi Basımevi 1972
https://islamansiklopedisi.org.tr/tahtacilar
Çepniler, Prof. Dr. Faruk Sümer, ISBN: 975.498.052.7, Etam Matbaacılık 1992
Çepniler, Mevlüt Kaya, Togan Yayıncılık 2011
Mehmed Aschyqs Bericht über die Tschepnis, Franz Taeschner, http://menadoc.bibliothek.uni-halle.de/dmg/periodical/pageview/66453
TÜRKİYE’DE MARJİNAL BİR GRUP OLARAK ABDALLAR, Doç. Dr. Ejder OKUMUŞ, SBArD 2005, sayı 6, sh 593.626
The Alids, Teresa Bernheimer, Edinburgh University Press Ltd 2013
Die Schia, Heinz Halm, Wissenschaftliche Buchgesellschaft Darmstadt 1988
KALENDERİLER (XIV-XVII Yüzyıllar), Ahmet Yaşar Ocak, Türk Tarih Kurumu Basımevi 1999, 2. Baskı
Anadolu’da İslamiyet, M. Fuad Köprülü, Akçağ Yayınları 2005, 1. Baskı
https://islamansiklopedisi.org.tr/kalenderiyye
İslam Komüncüleri (Karmatiler), Faik Bulut, Berfin Yayınları 2014, 3. Baskı
Karmatiler, Ali Avcu, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi Cilt 10, Sayı 3, 2010 ss. 199 ‐246
Hurufilik Metinleri Kataloğu, Abdülbaki Gölpınarlı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1973
Hurufilik, Fatih Usluer, Kabalcı Yayınları 2009, 1. Baskı
https://tr.wikipedia.org/wiki/Işıkçılar_Cemaati
Kızılbaşlar/Aleviler, Krisztina Kehl Brodogi, Ayrıntı Yayınları, Birinci Baskı 2012
https://tr.wikipedia.org/wiki/Rafizilik
Tasavuf ve Tarikatlar, Doç. Dr. Mustafa Kara, İletişim Yayınları, 1922
Bektaşilik ve Melamilik, Prof. Dr. Cavit Sunar, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları 1975
https://www.luggat.com/ışk/1/1
https://tr.wikipedia.org/wiki/Işıkçılar_Cemaati
Bektaşilik, Alevilik Nedir?, Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebaba, Can Yayınları, 3. Baskı 1995
Alevi Ocakları ve Örgütlenmeleri, Erdal Gezik & Mesut Özcan, Ankara: Kalan Yayınları, 2013