TARİHE KARA BİR LEKE OLARAK GEÇEN ALEVİ KATLİAMLARI UNUTULMAYA BIRAKILDI…
ZAMAN AŞIMINA UĞRAYAN ALEVİ KATLİAMLARI…

6 Mart-20 Haziran 1921 Koçgiri-Alevi katliamı,
12 Mart 1995 Gazi/İstanbul Alevi katliamı,
14/15 Mart 1995 Ümraniye/İstanbul Alevi katliamı,
18 Nisan 1978 Malatya Alevi katliamı,
4 Mayıs 1937’de, Gizli Bakanlar Kurulu kararıyla alınan, 1938 Dersim-Tunceli-Alevi katliamı…
5 Haziran 1966 yılında işlenen, Muğla Ortaca Alevi katliamı…
11 Haziran 1967 Maraş/Elbistan Alevi katliamı (Mahsuni Şerif Konseri Sonrasında),
2 Temmuz 1993 Madımak/Sivas Alevi katliamı,
3-4 Temmuz 1980 Çorum Alevi katliamı
4 Eylül 1978 Sivas Alevi katliamı,
14/15 Kasım 1937’de Elazığ Buğday Meydanında, Dersim’in 7 Alevi önde gelenini haksız ve adaletsiz bir yargılama neticesinde idam edilmeleri.
19/26 aralık 1978 Maraş Alevi katliamı.
MARAŞ, MARAŞ DERLER, BU NASIL MARAŞ? AL KANLAR İÇİNDE CAN VEREN KARDAŞ…
42. yılında Maraş ALEVİ katliamı, örgütlü, planlı, ekonomik çıkar ve Alevi katliamları ile Alevi yerleşim yerlerinin temokrafik yapısının değiştirilmesi vb… nedenlerle bazı Maraş işadamlarının destek verdikleri şeriatçı faşist bir ALEVİ katliamdır.

1978 Maraş Alevi katliamının resmi bilancosu 111 ölü, yüzlerce yaralı…
Yakılan ev sayısı 210…
Yakılan işyeri 70…
Alevilerin % 80’i Maraş kentini terk etti.
CHP ve MSP Koolisyon Hükümeti 13 ilde sıkıyönetim ilan eti.
Demirel keyifli, yeniden Başbakan olma umudu Demirel’i sevindirdi.” (Günaydın Gazetesi, 28.12.1978) Sıkıyönetim isteyenler başarmıştı.
Mason Demirel’den, Gladio elamanı Türkeş’e kadar herkes sevinç içindeydiler.
Sıkıyönetimin 13 ille sınırlı tutulmasını yetersiz bulan Alparslan Türkeş, katliam”komünist ve Maocu yasadışı silahlı gerillaların katliamı” diye demeç veriyordu.
ABD görevlisi Alexander Peck de katliam öncesi kenti gezerken şu tezi işlemiştir: “Yakında Aleviler size yiyecek ekmek bile vermeyecekler!”
İşte tarım üreticisinin eline “deli” paralar geçmesi biraz bu yüzdendi.
Anadolu’da Alevi nüfus, tarih hafızasından dolayı kuş uçmaz kervan geçmez, Yavuz Selim-İdrisi Bitlisi (Hamidiye Alayları) uğramaz yerlere yerleşmiştir.
Gezin Anadolu’yu, genellikle Alevi‘ler dağda Sünni‘ler ovada yerleşiktir.
Maraş bunun istisna olduğu birkaç yerden birisidir. Alevi nüfus, ağırlıklı olarak bereketli ovalarda yaşar.
Tarım destekleme politikası ile zenginleşen Maraş ve civarındaki Aleviler, Maraş merkeze göçerek “yüzük taşı” misali yerlere talip olmuşlar ve almışlardı.
Kent içi ekonomik etkinlik Alevilere geçmiş, Sünni halkın elindeki para da dönemin enflasyonist karakteri gereği süratle pul olmuştu.
Dönemin sağcı işadamlarının ve parti başkanlarının yaptıkları toplantılarda neler konuşulduğunu anlatacak bir vicdan ortaya çıkarsa bu bilgiler kapı arkası fısıltılar olmaktan çıkıp aleniyet kazanacaktır.
Aleviler kent içinde görünür ve etkin olunca sosyal hayata da dahil olmuşlardı. Mesela içkili lokantalara aileleri ile birlikte gitmeye başlamışlardı. Eh bu kadar bileşen bir araya gelince geriye bir tek şey kalıyordu; birinin çıkıp “kalkın ey ehl-i İslam, din elden gidiyor!” diye bağırması…
Bu işlevi, sosyalist sistemde “Allahsızlığı yayma kürsüsü” olduğunu savlayan ve kadınların bütün parti üyeleri ile sevişip gayriresmi evlilikten çocuk doğurmaları halinde daha fazla ikramiye alacaklarını müjdeleyen “Güneş ne zaman doğacak” gibi “muhteşem” bir film de görebilirdi pekâlâ.
MARAŞ MARAŞ DERLER; BU NASIL MARAŞ?
Yakın tarihimize “Maraş Olayları” diye geçen olaylar; 19 Aralık 1979 günü başladı. Sağ-Sol olayları diye başlayan olaylar daha sonra “Alevi Katliamı”na dönüştü.
Maraş kelimenin tam anlamıyla, “Al kanlar içinde kaldı.” Olaylar bir hafta devam etti.
Resmi tesbitlere göre; 111 gayri resmi saptamalara göre ise; 500’ü aşkın kişinin katledildiği yazıldı, çizildi.
Olaylar; 19 Aralık 1979 günü Maraş’ta Çiçek sinemasında “Güneş Ne Zaman Doğacak” filminin oynatılması sırasında sinemanın bombalanması ile başlar. Bombayı attığı sanılan gurup CHP İl binasını, TÖB-DER, POL-DER gibi binalara saldırır. Olaylar büyür.
İki devrimci öğretmen olaylarda öldürülür.
O sırada hükümette CHP-MSP Koolisyon Hükümeti vardır.
Başbakan Bülent Ecevit’tir. Olaylar bastırılamaz.
İki sol görüşlü öğretmenin ertesi gün cenazesi kaldırılırken;
“Müslüman Türkiye”,
“Milliyetçi Türkiye”,
“Allah İçin Cihat”,
“Maraş Alevilere Mezar Olacak”,
“Komünist Asker”
Diyen kışkırtılmış kalabalık, öğretmenlerin cenazesini camiye sokmak istemez ve Alevi bilinen, CHP’li bilinen, solcu bilinen dernek binaları, sendika binaları, işyerleri, evler, mahalleler tahrip edilmeye başlanır.
“Bir Alevi öldüren beş kez hacca gider”
Ertesi gün Alevilerin oturduğu bir kıraathane bombalandı; 21 Aralık’ta iki Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (Töb-Der) üyeleri öğretmenler öldürüldü.
22 Aralık günü, bu iki öğretmenin cenazesini taşıyan kalabalığa, faşistlerin “komünistlerin, Alevilerin cenaze namazı kılınmaz” diyerek tahrik ettikleri kalabalık saldırdı. Bağlarbaşı camii imamı Mustafa Yıldız cuma vaazında şu “öğütleri” vermişti:
“Oruç tutmak namaz kılmakla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır; bütün din kardeşlerimiz hükümete ve komünistlere, dinsizlere karşı ayaklanmalıdır; çevremizde bulunan Alevileri ve CHP’li Sünni imansızları temizleyeceğiz.”
Kalabalık dağılıp cenazeler ortada kalırken; güvenlik güçlerinin müdahalesiyle karşılaşmayan saldırgan kitle kent çarşısına yürüyerek Alevilere ve CHP’lilere ait işyerlerini tahrip etti. Çatışmalarda 3 insan öldürüldü.
Hükümet yetkilileri, bakanlar, hatta İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı Maraş’a giremez.
Saldırı aralıksız bir hafta sürer.
Maraş kan ağlar.
Olaylar ancak 17 ilde sıkıyönetim ilan edilerek engellenir.
Yakalanan suçlular hapsedilir. Yüzlerce ev talan edilir, yakılır, yıkılır.
Sağ kurtulan Aleviler hemen şehri terk eder. Şehirde büyük göç başlar.
Adana’da başlayan yargılamalarda 804 kişi hakkında dava açılır.
Dava 1991’de yani 12 yıl sonra karar aşamasına gelir.
Verilen karar ile; 29 kişi idama, 7 kişi müebbete, 321 kişi 1 ile 24 yıl arasında ceza alır.
Ardından dosyayı Yargıtay bozar. İdamlar uygulanmaz.
1991’de çıkan Terörle Mücadele Kanunu sonucu tüm tutuklular serbest bırakılır. Hatta idamla yargılanan sanıklardan biri ilk seçimlerde TBMM’de Kahramanmaraş milletvekili bile olur.
Yani ölen öldüğüyle kalır. Yaralanan, evleri yakılan yıkılan, sakat kalanlar ise uğradıkları bu haksızlıklarla başbaşa kalır.
Her nedense Maraş ilinin adı 12 Eylül Cunta yönetimi tarafından değiştirilerek “Kahramanmaraş” olur. Nasıl bir “kahramanlık” ise….
3 GÖRGÜ TANIĞI ve MAĞDURLARIN ANLATIMI…
“Ellerinde mavzer, makinalı tüfekler vardı. Kadınlarımızın memeleri kesildi. Altı aylık çocuğumuza kurşun sıkıldı. Kolları kesildi, kafaları ezildi. Kadınlarımızın hem ölüsüne hakaret ettiler, hem dirisine. Kocasının yanında yaptılar. Kocası: “Allah’tan korkun.” deyince… Kocasını çektiler, öldürdüler. Ardından kadını öldürdüler. 20 yaşındaki bir babayı oğluyla birlikte öldürdüler. Gözlerine şiş soktular insanların. Seyrantepe’de Keşan’lı (…) ün karısının ırzına geçip, kurşuna dizdiler. Daha sonra külotunu çıkarıp sokağa attılar. Kalaycı Şah İsmail’e de baltayla vurup, beynini parçaladılar.” (Ali Usta)
“Başlarında muhtar Mehmet Yemşen’in olduğu grup “Komünistler Moskova’ya”, “Komünistlere, Alevilere ölüm” diye bağırarak evimize doğru geliyordu. Arkalarında plakasız bir komyon vardı. Bu komyondan aldıkları benzinle evleri yakıyorlardı. Evlerinden aldıkları kıymetli eşyaları da bu komyona koyuyorlardı. Oğlum Ali (14 yaşında) ile kaçmaya başladık. Ali’yi yakaladılar, ben kaçtım. Öğleden sonra oğlumu aramaya başladım. Tüm aramalarıma rağmen bulamadım. Askerlere sığındım. Olaydan dört gün sonra cesedini Dilber Yılmaz’ın evinin bodrum katında bulunan bir kazan içinde yakılmış bir durumda buldum.” (Döne Taş)
İsmail Topçu da ifadesinde şunları diyor:
“Bir Alevi evini ateşe verdiler. Bir genç kadın pencereden atlayıp kaçtı. İçeride üç çocuk alevler arasında uyurken kül olup gittiler. Sonra “Allah, Allah” naralariyle bir Sünni evine saldırdılar. Bir evde iki Alevi saklanıyormuş. Önce Sünni olan ev sahibini dışarı çıkardılar. Ona “Evinde Alevi saklamışsın” dediler. O inkar etti. Bunun üzerine evi aradılar. Bodrum’da saklanan iki Alevi’yi bulup getirdiler. Önce Sünni’yi öldürdüler. Sonra da Alevileri otomatik silahla tarayıp öldürdüler.”
Yüzlerce dosya içerisinde olan ifadelerden size üç tanesini yazdım.
Bu ifadeler, Adana/Sıkıyönetim Mahkemesi Maraş Olayları Davası’nın gerekçeli kararından alınmadır. İnsanın daha fazlasını okumaya adeta içi elvermiyor. O denli içler acısı bir durum yaşanmış ki, anlatabilmek olası değil.
ECEVİT’İN ÇEKMECESİNDEN ÇIKANLAR
2006 yılında, Can Dündar ve Rıdvan Akar’ın Bülent Ecevit’in arşivinde buldukları bir raporda (üzerinde “Güvenilir kaynaklardan elde edilmiştir” notu vardı) şöyle yazıyordu:
“Bugün MİT, MHP ve kontrgerilla ile müşterek bir çalışma içerisine girmiş, asıl görevini yapmayıp tamamıyla MHP yanlısı bir kuruluş haline gelmiştir. (…) Nitekim Kahramanmaraş olayı Türkeş, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yusuf Ö. başta olmak üzere, MİT’ten Şahap H. Ali K., Mehmet K., Avukat Metin E., Nart K.’nın müşterek planlamaları ile çıkarılmış, Türkeş (…) vasıtasıyla Güney Bölgesi’ni ele geçirmiş ve Kahramanmaraş olayını rahatlıkla tertip ettirmiştir. Eğer MİT olayın içinde olmasaydı, Kahramanmaraş’tan her türlü istihbaratı aylar evvel alır ve olayın zuhur etmesine meydan vermezdi.”
AĞLAMASAK BİLE UNUTMAMALIYIZ!
Yazıyı, bu konuda bir kaç dizi hazırlayan gazeteci İnci Hekimoğlu’nun şu düşündürücü satırlarıyla bitirmek istiyorum:
“Tarihe kara bir leke olarak geçen katliam unutulmaya bırakıldı.
Unutuldu da!
Maraş’ta öldürülenlerin çocukları, eşleri, anne, babaları katliamdan nasıl etkilendi?
Bugün nerede ve nasıl yaşıyorlar, bilmiyoruz.
Maraş’taki solcu, Alevi halkın yüzde sekseni, büyük kentlere ve yurt dışına göçerek köklerinden koptular.
Bu insanların yaşadığı evsizlik ve memleketsizlik nasıl bir haldir, yarattığı kırılmalar, eziklikler, travmalar nedir ve nasıl yaşanır, araştırmadık.
Maraş’ın filmini, tiyatrosunu yapamadık. Romanını yazamadık.
Maraş katliamı üzerine kaç şiir yazıldı, bilemiyoruz ama bir şiir kitabının olmadığını biliyoruz.
Maraş üzerine bir ağıtımız bile yok. Ağlayamıyoruz.”
Özet Kaynakça: Etienne Copeaux, Türk Tarih Tezinden Türk-İslam Sentezine, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1998;
H. Nedim Şahhüseyinoğlu, Yakın Tarihimizde Kitlesel Katliamlar, İtalik Yayınları, 1999;
Ülkücü Komando Kampları/AP Hükümetinin 1970’te Hazırlattığı MHP Raporu, Kaynak Yayınları, 1997;
Can Dündar-Rıdvan Akın, “Ecevit’in çok özel belgeleri-5, Ecevit’e MİT’ten gelen belgelerdeki müthiş sır”, 11.11.2006 tarihli Milliyet gazetesi;
İnci Hekimoğlu, “Maraş Katliamı Dosyası: Tanıklar 28. yılında katliamı anlatıyor”, yazı dizisi, 22-26 Aralık 2006, Birgün gazetesi.
Bilmem daha fazla bir şey anlatmaya gerek var mı?
Maraş Olayları üstünden tam 42 yıl geçti.
O yıl doğan çocuklar bugün 42 yaşında oldu.
Bu nedenle hiç bilmeyen ve unutanlara Aralık ayı Maraş Alevi katliamının 42. senesi devriyesi nedeni ile bir anımsatma gereği duydum.
Bu türkü sözlerinin devamı şöyledir: “Maraş, Maraş derler, bu nasıl Maraş?
Al kanlar içinde can veren kardaş…”
BUNDAN 42 YIL ÖNCE, MARAŞ’TA İNSANLIK DIŞI BİR ŞEKİLDE KATLEDİLEN CANLARI SAYGIYLA ANIYOR, OLAYLARIN PİLANLAYICISI KARANLIK GÜÇLERİ VE MAŞALARINI ŞİDDETLE LANETLİYORUM…
Saygılarımla…
ELİ-OLİ-
Ali Bulut
ZİYARETÇİ YORUMLARI
BİR YORUM YAZ