Alevi Literatüründe İnsan-ı Kâmil Kavramı
İnsan-ı Kâmil, tasavvufi gelenekte insanın ulaşabileceği en yüksek manevi mertebeyi ifade eder. Alevi-Bektaşi öğretisinde ise bu kavram, Hakikat yolunun rehberi olan mürşidi; adalet, ahlak, bilgi ve sevgiyle yoğrulmuş olgun insanı temsil eder. Bu makalede İnsan-ı Kâmil kavramı, Alevi inanç sistemi içerisindeki yeriyle ele alınacaktır.
Alevilik, insan merkezli bir öğretidir. “Eline, beline, diline sahip ol” düsturu; insanın hem iç dünyasını hem de toplumsal ilişkilerini düzenleme esasına dayanır. Bu yolculuğun nihai amacı, kişinin kendi içindeki Tanrısal cevheri keşfetmesi, yani “İnsan-ı Kâmil” mertebesine ulaşmasıdır.
Kavramın Kökeni
“İnsan-ı Kâmil” (olgun insan), İslam tasavvufunda özellikle İbn Arabi’nin eserlerinde ayrıntılı biçimde işlenmiştir. Ancak Alevi-Bektaşi geleneği bu kavrama kendine özgü bir ruh kazandırmıştır. Alevilikte İnsan-ı Kâmil, hem ilahi hakikate ulaşmış bir kişi hem de toplumda rehberlik eden mürşittir. Bu kişi yalnızca ibadet eden değil, hak ve adaletin temsilcisidir.
Alevilikte İnsan-ı Kâmil’in Özellikleri
-
Marifet Sahibi Olmak: Kamil insan, sadece bilgi değil, marifet yani içsel bilgelik sahibidir. Bu da “dört kapı kırk makam” yolundan geçmekle mümkündür.
-
Hakkı Gösteren Aynadır: Alevilikte İnsan-ı Kâmil, Hakk’ın yeryüzündeki tecellisidir. “Enel Hak” anlayışı burada yankı bulur.
-
Toplumun Mürşidi: Yol ehli için İnsan-ı Kâmil, mürşittir. O, rehberlik eder, gönülleri birleştirir, fitneyi durdurur.
-
Ahlaki Dürüstlük: Kâmil insan, nefsiyle barışmış, dünyaya hırsla değil, hizmetle yaklaşan kişidir.
Alevi Şiirinde ve Nefeslerde İnsan-ı Kâmil
Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Hatayi gibi ozanlar, nefeslerinde İnsan-ı Kâmil’i sıkça yüceltmişlerdir. Bu şiirlerde mürşidin, rehberin ve aşk ile yanıp hakikate ulaşanların kıymeti vurgulanır. Örneğin:
“Kamil odur kendin bilen,
Aşk ile her sırra eren…”
Bu dizelerde görüldüğü üzere kâmillik, kendini bilmekle eşdeğerdir.
Sonuç
Alevi düşüncesinde İnsan-ı Kâmil kavramı, bireyin hem içsel dönüşümünü hem de toplumsal sorumluluğunu kapsayan bir anlam taşır. Kâmillik bir nihayet değil, bir yaşam biçimidir. Her can, bu yolda yürürken hem kendini hem toplumu aydınlatır.