Fransa Alevi Federasyonunda Neler Oluyor?
Alevi kurumlarının kuruluş amaçlarından biri de şüphesiz, günümüz ve yarınımıza asimile edilmeye çalışılan inancımızı öz değerlerine uygun şekilde yaşayabilmektir. Bir diğer önemli konuda elbet yakın tarihimize değin yaşadığımız katliamlara dur diyebilmektir.
Özellikle Sivas katliamı sonrası Aleviler bu yobazlık karşısında durabilmek ve seslerini daha net dünya kamuoyuna duyurabilmek için dernekleşerek örgütlenmeye yönelmişlerdir.
Öncelik olarak bu örgütlenme modelinde, çağımızda halen yaşadığımız bu tehditlere karşı çalışmalara ağırlık verilmiştir. Ne yazık ki, inancı yaşatma ise ikinci sırada yer almış ve ihmal edilmiştir. Son 28-30 yıllık süreç zarfında, Alevi örgütlenmesi bazı siyasi çevrelerce bir “sivil toplum harekatı” olarak değerlendirilmiş ve tam da 1400 senedir bizi inkâr eden ve örgütlenmemizden rahatsız olan dinci grupların, ulusların ve siyasi grupların iddiaları doğrultusunda engellenerek tarif edilmeye çalışılmaktadır. Bu şekilde engellemeye çalışan bu grupların yapmak istedikleri değişiklikler günümüz Alevi Federasyon ve dernek tüzüklerine yansıtıldığını artık açıkça görmekteyiz. Neden? Ehlibeyt ocaklarının lağve edilerek, yerine tam da bizleri katleden, din dışı sayan, inkâr eden ve dışlayan kara zihniyetin istediği şekilde şekillendiğini, tabir-i caizse lanet Yezid ve Mervan’ın mirascılığına büründüklerini sormalıyız. İçimizdeki işbirlikçi “kahramanlar” kanalıyla empoze edildiği gerçeğinin farkına varmalıyız.
Yapılan bu asimilasyon çalışmalarına bazı canlarımız itirazlarını dile getirdikleri gibi isyanda etmekteler. Ne yazıkki, bu itirazlarını dile getiren canlarımız, Federasyon/Konfederasyon içinde bulunan işbirlikçi ve tayfalarında ağır iftiralara maruz kaldıklarını gözlemlemekteyiz. Bu konuda araştıran, yazan çizen ve anlatan itikatli canlarımız ağır suçlamalara maruz kalarak itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadırlar. Kendilerine göre düşünmeyenler afaroz edilmektedirler. Avrupa örgütlenmelerinde yapılan tüzük değişikliklerinde, 1989-2014 yıllarına değin “Allah Muhammed Ali” yolu olarak belirlenen söylemler yerine yapılan yeni tüzük çalışmalarında inanç olmaktan çıkartılarak “Senkretik Alevi Öğretisi”, “Alevi Sivil Toplum Örgütü/Harekatı”, “Demokratik Alevi Harekatı” ve yâ “Alevi Yaşam Felsefesi” adı altında inanç toplumu olduğumuz gerçekliğinden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır.
Alevi Federasyon/Konfederasyon bünyesi neden bizi katleden ve inkâr eden zihniyetin anlayışıyla tanımını tüzüklerine taşır? Kime hizmet edilmek isteniyor?
Bunun en bariz örneğini, bu son günlerde FUAF(Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu) örneğinde yaşamaktayız. “Ne mi oluyor?”, madde madde özetlemeye çalışalım:
1 Ehlibeyt yolunu savunan dedeler istenmeyen kişi ilan edilerek hizmetlere alınmaları yasaklanıyor.
2 Üretme sahte dedeler ve kurumun istediği babalar atanıyor.
3 Sahte dede ve “kurum atamaları” hakkında gelen şikayetler göz ardı edilerek dikkate alınmıyor ve kurul gündemine alınması engelleniyor.
4 Ocaklar inkâr edilip, lağve edilmeye çalışılıyor. (Federasyon tüzüklerine de yansımış bir durumdur.)
5 Eylül 2020’de, inanç kurulu üyeleri zorbalıkla görevden alınıyor.
6 Dernek ve delegelerin ortak kararı olmadan keyfi organizasyonlar düzenleniyor.
7 Temmuz 2021’de Federasyon yapısının bu tutumları protesto edilerek Sivas katliamı anması yapılmış ve FUAF yönetimi ise ortak karar olmadan ayrı bir anma düzenlemiştir. Katılımın az olması sebebiyle Mulhouse ve Strasbourg AKM’leri için otobüs kiralayarak(fuzuli masraf) kalabalık gösterilmeye çalışılmıştır.
8 Haziran 2021’de Paris çevresinde bulunan 5 dernek, FUAF yönetimi ve İnanç Kurulu’nun ortak toplantısı sert tartışmalı geçmiş ve FUAF yöneti yapılan uyarıları dikkate almayarak sonuçsuz bırakmıştır.
9 10 Ekim 2021 tarihinde 44 dernekten sadece 24 derneğin katıldığı kurul toplantısında, despot ve dikta bir tavırla İnanç Kurulu’nun tüm yetkileri kaldırılarak “Demokratik Alevi Örgütlenmesi/Harekatı” adı altında inanç tanımı kaldırılmış ve kabül edilmesine dernekler zorlanmıştır. Katılan 24 dernekten bazılarından sadece bir delegenin katılması ne denli demokratik bir ortamda bu kurulun vuku bulduğunu gözler önüne sermektedir. Paris AKM üyeleri yaşanılan bu durumu ciddi bir şekilde eleştirmiş ve kınamış olmarına rağmen FUAF yönetimi dikkate almamıştır.
10 Paris bölgesinde bulunan 5 cemevi yönetimi FUAF ile olan bağlarını askıya almışlardır. Arnouville, Melun ve Aube AKM federasyonla ilişkilerini askıya alarak dondurmuşlardır. Paris AKM ise geçtiğimiz günlerde, 7 Kasım 2021 tarihi itibariyle genel kurulunda 63’e 60 oy çoğunluğuyla FUAF bünyesinden ayrılma kararı almıştır.
“Alevi örgütlenmelerinde neler oluyor?” Bu soruyu kendimize sormanın vakti geldi canlar.
Alevilere “yeni din yaratma” hevesiyle dayatılan, despot tavırlarla 1400 senedir, tam da yobazın anlayışı doğrultusunda yeni tanımlamalar üreten işbirlikçilerin çalışmalarına dur diyerek, özümüze ve geleneksel yapımıza dönmemiz acilen gerekmektedir.
Alevi derneklerinin içinin bu tür söylem ve çalışmalardan dolayı boşaldığı, kurum içinde işbirlikçilerin yapmış olduğu bu lanet yezid fikirlerin inanç birliğimize zarar verdiği toplumumuzca anlaşılmalıdır. Canlarımız kurumlarımızın önemini idrak ederek Hak Muhammed Ali yolunun kutsal olduğunu unutmamalıdır. Asıl sormamız gereken, acı ama gerçek olan şu soruyu sorudur “kurumlarımız, asimilasyonun ana merkezi haline mi geldi?”. Elbette, çok sorulacak soru var.
Bu inkarcı anlayış ve neo-din hevesliler yüzünden federasyonlarımızın bünyesinden ayrılan itikatli canlarımızın olduğu gibi yolunu birlikten ayıran derneklerimizde var. Ayrışan bazı dernekler, yeni oluşum arayışı içindeler ve bazı oluşumlarda gerçekleşmiş durumdadır. Ve her zaman olduğu gibi bu gerçeklerle yüzleşme yerine konfederasyon yapısı içinde bulunanlar bu girişimleri itibarsızlaştırmak için bazı siyasi partileri kendilerine örnek almış gibi kendinden olmayanı karalama ve iftira yoluna başvurmuş. Yolumuzda, özünü dara çekmek esastır, bu tabi yolun kuralını bilenler için geçerlidir.
Bu yanlışlara dur demenin zamanı gelmedi mi, Canlar?
“Demokratik alevi hareketi” Söylemi kimin söylemidir ,kimin ve hangi siyasi söylemin kullandığı dildir.Asıl konu budur.Dolayısı ile alevilik inanç biçimi ve dili asimile edilip ,tamda devletin aleviliği inanç kurumu olarak kabul etmemesine destek olmaktır.İnanç temel değerlerimizi avrupada törpüleyip,türkiyede biz inanç kurumuyuz diye hak aramak çelişkinin kendisidir