İmam Muhammed Bakır
Imam Muhammed Bakır’ın hayatı.
Babası: Imam Zeynel Abbidin
Annesi: Fatıma (Imam Hasan’ın kızı)
Lakabı: Bakır
Künyesi: Ebu Cafer
Yüzüğünün yazısı: Tanrı’nın emri olur.
Doğum yeri ve tarihi: Medine, M: 17 Aralık 676
Şehadet yeri ve tarihi: Medine, M: 08 Ocak 733
Kabrinin bulunduğu yer: Medine (Suudi Arabistan)
Yaşı: 57
Katili: Ibrahim
Imamet süresi: 19 yıl
Zamanındaki halifeler: Velid, Süleyman, Hüşam.
Babası Imam Zeynel Abbidin’in Hakk’a kavuşmasından sonra imameti devir alan Imam Muhammed Bakır, babasının yolundan hiçbir zaman ve hiçbir şekilde ayrılmamıştır. Imam kendisine başvuran ihtiyaç sahiplerini her zaman dikkatle dinler ve onları hoşnut edebilmek için elinden gelen gayreti sarfederdi. Onlar da Imam Muhammed Bakır’dan razı olurlardı. Imam Muhammed Bakır, gayet doğru sözlü, haluk, iyilik sever bir zattı. Onunla bir defa konuşan hemen tesirinde kalırdı. Aynı zamanda ihsan bakımından, dünyanın eli en açık kimsesiydi. Vaktini ya ibadetle, ya ilim tahsil etmekle, ya bildiği şeyleri başkalarına öğretmekle, ya kendisine başvuranlara doğru yolu göstermekle, ya da muhtaçlara ihsanda bulunmakla geçirirdi. Hayatı da hep bu çalışmalar içinde geçmiştir.
Imam Muhammed Bakır’ın zamanında yaşamış olduğu bütün alimler, Imam Muhammed Bakır’ın ilim bakımından yüksekliğini kabuletmekte ittifak etmişlerdir.
Imam Muhammed Bakır’ın ilmi, sadece din işlerine yönelik değildi. Imam, ilmin, bilginin her cephesiyle meşgul olurdu. Kendisine hangi konudan bir şey sorulacak olursa, cevabını mutlaka doğru olarak verirdi. Imam Muhammed Bakır, kendisinden yardım isteyen her fakire mutlaka yardımda bulunurdu. Açları doyurur, çıplakları giydirirdi. Kendisini ziyaret eden dost ve ahbaplarının bu ziyaretlerini, mutlaka iade ederdi. Imam Muhammed Bakır’ın meclisi, bir çeşit ilim meclisi olurdu. Burada bulunmak ve kendisinden feyiz almak, her kula nasip olmaz saadetlerdendi. Irak’ta olsun, Hicazda olsun, başka yerlerde olsun, yetişen din bilginlerinin çoğu kendisinden feyiz almışlardır.
Imam Muhammed Bakır’ın zamanı, Ümeyye oğullarından Mervan oğlu Abdülmelik ile oğulları Velid ve Süleyman’ın, Abdülaziz oğlu Ömer’in ve yine Abdülmelikin oğullarından Yezid’le, Hişam’ın saltanatlarına rastlar. Abdülmelik saltanata oturunca, amcasının oğlunu saltanatta kendisine rakip gördüğü için sarayına konuk çağırmış ve onu kendi eliyle öldürmüş sonra da Şam mescidinde minbere çıkıp; Bundan böyle, kim benim yaptığım işe dair bir soru sorar veya itiraz ederse cevabını ancak kılıçla alır demişti.
Imam Muhammed Bakır’ın imamlık makamına oturduğu zamanda, Şam saraylarında fesat ve ahlaksızlık son haddini bulmuştu. Imam Muhammed Bakır çekilmiş olduğu ilim ve fazilet dolu köşesinden bu manzarayı hayret ve hatta dehşet içinde seyrediyordu. Muaviyenin soyundan, Mervan’ın soyuna geçen bu sahte Emir-ül müminlik, halka zorla kabul ettirilmek isteniyordu. Bunlar; Şam saraylarında hükümdarlar gibi yaşıyorlardı ve her çeşit sefahat hayatının içine adeta gömülmüşler, boğulmuşlardı.
Bunlar; emirlerini ancak kılıç kuvveti ile gördürebildikleri için sadece buna tapıyorlar, bütün varlıkları ile sadece bunu benimsiyorlardı. Bunlarda; fazilet, doğruluk, adalet gibi kelimeler çoktan unutulmuş, iş düpedüz bir rezalet, ahlaksızlık ve zulme dökülmüştü. Şam saraylarında, Ümeyye oğulları rezalet ve sefahat içinde hayat sürerlerken, Şahı Merdan Ali’nin torunları ise Medine’de büyük bir fazilet içinde hayatlarını devam ettiriyorlardı.
Bu halifelerin içinde yalnız Mervan oğlu Abdülazizin oğlu Ömer, bir istisna teşkil ediyordu. Bu zat Hicretin 99. yılında saltanata gelir gelmez ilk iş olarak; Muaviye’nin koyduğu pis ve kötü bidatı, Cuma günleri hutbelerde Şahı Merdan Ali’ye haşa, zem edilmesini kaldırdı. Abdülazizin oğlu Ömer, daha sonra Hz.Muhammed’in Hakk’a kavuşmalarından sonra Ana Fatıma’nın elinden alınan Fedek hurmalığını, Ana Fatıma’nın soyuna geri verdi.
Sonra Ümeyye oğullarının gasbettikleri şeyleri tekrar onlardan aldı, Beytül-male (Devlet Hazinesi) iade etti ve hak sahiplerine de devlet hazinesinden verilen payda, eşitliğe riayeti şart koştu. Ümeyye oğulları, Abdülaziz oğlu Ömerin yapmış olduğu bu hareketlerini hoş görmediler ve onu zehirlettiler. Abdülaziz oğlu Ömer, bu zehirlenme sonucunda Hicretin 101. yılında vefat etmiştir.
Arap milliyetçiliği, Arap olmayan müslümanların aşağı görülmesi, gayr-i Arap olanları büsbütün incitmedeydi. Halifelerin sorumsuzluğu, yahut adalet sahibi olsun, olmasın, onlara itaatin lüzumu hakkındaki rivayetler, artık söyleyenlerin dillerinde ve yazılmış sahifelerde kalıyordu. Imam Hüseyin’in, mazlum olarak din, iman adına, ümmetin selameti ve islamın, insanlığın özgürlüğü uğruna şehadeti unutulmuyor, yer yer ayaklanmalarla, intikam almaya kalkışmalarla yeniden yeniye canlanıyordu. Hicretin 120.yılında, Imam Muhammed Bakır’ın tasvib etmemesine rağmen, Imam Zeynel Abbidin’in oğlu Zeyd, zamanın yönetimine karşı ayaklanmış; fakat onu şehit etmişlerdir. Hicretin 125.yılında da Zeydin oğlu Yahya ayaklanmış; o da şehit edilmiştir.
Bütün bu olaylar halka bir ibret olmuyordu. Kerbela faciasını, Resulullah’ın oğlunun şehadetini, Ehl-i Beyt’in esaretini, Muhammed evladına reva görülen zulümleri unutmayanlar için bir hatırlatma oluyordu. Kendilerine, Resulullah’ın halifesi ve müminler emiri lakaplarını takanların sefahatları, zulümleri, bu hatırlatmayı, en azından hoşnutsuzluk haline getiriyordu. Ümeyye oğullarının kendi aralarında da hoşnutsuzluklar, hatta ayaklanmalar başlamıştı; zulüm temelinin üstüne kurulan bu saltanat, artık çöküyordu.
Imam Muhammed Bakır, Ümeyye oğulları saltanatının son zamanlarında yaşamışdır. Imam; hükümetin bir yandan dıştaki, bir yandan içteki muhaliflerle uğraşmasından faydalanmış ve
islamın gerçek esaslarını, ilmi, hikmeti yaymışlardır. Sahabeden olup imamın zamanına ulaşanlardan ve tabiinden birçok kişi, kendisinden faydalanmışlar, rivayetlerde bulunmuşlardır. Imam Muhammedül Bakır’ın bir de tefsirleri vardır.
Imam Muhammed Bakır, (Hicretin 114. yılı Zilhicce ayının 7. günü) Miladi 08 Ocak 733 yılında Hakk’a kavuşmuştur. Imam Muhammed Bakır, Ümeyye oğulları tarafından zehirlettirilerek şehadet makamına ermiştir.
uludivan.de sitesinden yararlanılmıştır.